Tuhaf!

Farkında mısınız; ''dört büyükler''in aynı savunma dörtlüsüyle oynadığı arka arkaya üç maç sayamıyoruz.
Sakatlıklar, cezalar, sezon başı arayış, rotasyon gibi sayısız gerekçe var buna sebep. O vakit, sorarlar; Avrupa'nın belli başlı kulüpleri bu gerekçelerden muaf mı? Neden onlarca takımın bugün ve yarın yapacağı maçlardaki savunma blokları herkes tarafından biliniyor.
Bazı takımlarımızın kaleci olarak sahaya kimi süreceği bile hala soru işareti.
Oyuncularımız kolay sakatlanıyor, gereksiz cezalar alıyor, hocalarımızsa; tedirgin, gergin ya da kararsız.
Kasım ayındayız ya hu! Ligde on maç yapmış Galatasaray'ın dün gece (gecenin köründe) onbiri belli olduğunda kadim dostum Timurlenk'e ''whatsup''tan yürüdüm; ''Sabri mi açık, Hakan Balta mı bek?'' diye. Gerek Gaitan'ın varlığı, gerekse Hakan Balta'nın bir Şampiyonlar Ligi maçında daha yerinin oynatılamayacağı gerçeğiyle, maç başlamadan dizilişi keşfetmenin erincini yaşadık.
Maç başlayıp zaman ilerledikçe Sabri'nin kanat değiştirdiğini gördük. En azından şunu doğru bilmiştik; Sabri forvet, Olcan'sa bekti.

Goller 80'li yıllardaki gibi
İtiraf edeyim ki, bu kulağa çok da hoş gelen bir cümle değildi. Eylül'de birisi bu maça böyle çıkılacağını söylese dehşete kapılanımız bile olurdu.
Neyse ki; Atletico Madrid, Kazakistan'da kazanamamıştı, Benfica eksikti ve beraberlik artık Dünya'nın sonu değildi.
Burak ve Selçuk yersiz gerginlikleriyle cezalı duruma düştü. Burak'ı kayıp olarak görmüyorum ama, Selçuk'un yokluğu büyük sıkıntı olacak. Yenilen gole kızgınlığım bitmeden Podolski'nin golüyle rahatladım. Daha kötüsünün yenebileceğini hesaba katmamıştım.
G.Saray'ın Astana ve Benfica maçlarında yediği goller, 80'li yıllarda yediğimiz gollere benziyor.
Hangisi daha doğru; "G.Saray kazanabileceği bir maçı kaybetti" mi, "G.Saray Muslera olmasa fark yerdi" mi? İkisi de doğru sanki. Tuhaf!