Denizli ve Muslera

Galatasaray'ın ikinci golünde stoperleri Semih (şutu kaleciden döndü), Chedjou (asisti yaptı), sol beki Hakan Balta (sağ ayağıyla golü kaydetti) başrollerdeydi.
Gerçekten dikkat çekici bir senaryo.
Keza; ilk golde öncelikli işi gol atmak olan Sneijder, Podolski ve Burak kadar hünerliydiler. Kasımpaşa'nın ilk golüne gelince; o gol izlediğim kadarıyla topun tamamı çizgiyi geçmesine rağmen verilmedi. Kuşkusuz, akıllara basketbolda görüntüye bakılıp karar verilmesi ve çipli top uygulaması geliyor. Bence tüm Dünya gibi biz de Süper Lig düzeyinde bu uygulamaların hayata geçirilmesini tartışmalıyız.
Kasımpaşa'nın ikinci golüne (sayılan ilk golü)de değineyim... Bence ''Semih'e kırmızı kart ve penaltı'' kararı, pozisyonu avantaja bırakıp golü vermekten daha ağır bir karar.
Fakat hakemler, futbol kitabını bu şekilde yorumlamıyor ve futbol evrenindeki herkesçe de bu kabul görüyor.
Maçın kalan süresi, devam eden skoruna göre hakemlerin bu pozisyonlarda daha özgür bırakılması fikrindeyim.
Kasımpaşa'nın Titi ile beraberliği bulduğu golse büyük bir isyanın rakip kaleye dikilen bayrağı gibiydi.

Hamza hoca bedel ödedi
Mustafa Denizli, dar hareket alanı ve göreve henüz başlamasına karşın Emre Çolak tercihiyle beni şaşırtmayı başardı. Emre'yi oyundan alıp yerine Rodriguez'i (yorumcuyken ağır eleştirmişti) sürmesiyse ondan da şaşırtıcıydı.
Demek ki; hem yorumculuk, hem de aktif hocalık kariyeri aynı anda yürümemeli.
Bakın; Hamza Hoca Dünya Kupası'nda Sneijder'e dediklerinin bedelini geçen hafta nasıl ödedi. Neyse ben Denizli'yi eleştirmeye bu denli erken soyunarak kendime kötülük etmeyeyim.
Umarım ''Kurt Hoca''yı, Galatasaray'da en son ve en az eleştirilecek kişi olma şansını iyi kullanır.
Keza; başta yöneticiler olmak üzere diğer aktörleri hayli zor bir süreç bekliyor.
Muslera hariç.