Beşiktaş nasıl kurtulur?" sorusunun ilk cevabı şudur: Eğer bundan önceki yıllarda yaptığı gibi bir yöntem izleyecekse Demirören'le Beşiktaş asla huzura eremez. Eğer başkan ciddi bir değişim politikası izleyip her işi bilenine bırakmayacaksa asıl kurtuluş Demirören'in gidip yerine Beşiktaş geleneklerine uygun bir yönetim tarzı uygulayacak olan bir başkanın gelmesidir. Bunun dışında söyleyeceğimiz her şey kötünün iyisidir. Basit tedavilerdir. Oysa hastanın ameliyata ihtiyacı var ve ameliyat demek Yıldırım Demirören'in 180 derece değişmesi ya da görevi bırakıp, Beşiktaş'ı hak ettiği şekilde yönetecek insanların önünü açmasıdır. Ancak gerçekçi konuşmak gerekirse şimdilik böyle bir ihtimal yok. Kimse başkandan görevden ayrılması gibi büyük bir jest beklemiyor. Öyleyse tek dileğimiz değişmesi. Üst üste yanlışlar yapmaktan vazgeçip doğru adımlar atmasıdır... kazanıp ders aldığını, yeni yöneticilere değişim konusunda sözler verdiğini de hatırlatıp, bu sözlerin tutulacağını var sayıyor ve bana göre bundan sonra ne yapılması gerektiğini bu şartlara bağlı olarak yazıyorum... İşte Beşiktaş'ın kurtuluş reçetesi: Her şeyden önce bugün yaşanan sorunlara kalıcı çözümler üretilmek isteniyorsa tarihe bakılmalıdır. Beşiktaş benzer bir büyük sıkıntıyı "Beşiktaş için bir kibrit çakın" kampanyalarının dahi yapıldığı 70'li yılların sonunda da yaşamıştı. 1982 yılında Mehmet Üstünkaya (Bir kez daha rahmetle anıyoruz) o günlerde çok büyük sorunları nasıl çözdüyse bugün de yönetim aynı yöntemi uygulamalıdır.
HOVARDALIK BİTMELİ
YERLİ HOCA GELMELİ
Ancak sadece doğru transfer politikası yetmez, mutlaka yerli bir teknik adam getirilmelidir takımın başına... donatılmalıdır. Böyle bir yeniden yapılanma için ideal olanı bana göre Fatih Terim'dir ama Samet Aybaba, Ziya Doğan ya da bir başka yerli isim de olabilir... Beşiktaş kesinlikle doğru şekilde yeniden yapılanmak zorundadır. Bu yapılmadığı taktirde sıkıntıların büyümesi kaçınılmazdır... Görünen köy kılavuz istemez, manzara gayet açık ve net. Dolayısıyla günü kurtaran küçük hedeflerden vazgeçip uzun vadeli bir planlama yapmak şarttır. Benim önerdiğim yol meşakkatli ve popülizimden uzak. Bu yöntem uygulandığı taktirde başkan dahil tüm kişiler geri planda kalır, sistem çalışır. Belki bir sezon Beşiktaş başarısız olur (Öyle olacak diye bir şey yok) ama sonrası tüm çekilen sıkıntılara değer... Altyapıya eğilmek, önem vermek bir fıçıdan hortumla su çekmeye benzer. İlk çektiğinizde o su genzinize kaçabilir, doğru zamanlamayla hortumu aşağı doğru tutamazsanız su geri gider. Kendi kendine akması için uğraşmanız gerekir amma bir de akmaya başladı mı başka bir emek sarfetmenize gerek kalmaz... Su kendiliğinden akmaya başlar... Bir de bakmışsınız yeni Ziya'lar, Rıza'lar, Feyyaz'lar, Metin'ler, Ali'ler, Haluk'lar, Fuat'lar, Fikret'ler, Sergen'ler gelmiş... Al gözüm seyreyle... Eğer tüm bunlar bir de yapılırsa bir şampiyonluk için 5-6 yıl beklemek şöyle dursun, üst üste şampiyonluklar gelmeye başlar... Avrupa'da hayal bile edilemeyen başarılar elde edilir.
VARDAR BİR FIRSAT
Hemen belirteyim bu yönetimde Sinan Vardar gibi bir "altyapı delisi" de var. Bu da bir fırsattır. Eğer Vardar'a yeterli şans ve imkan verilirse bazı şeylerin değişmesi mümkün. Ama o şans gerçek anlamda verilir mi orasını kimse bilemez. Muhtemelen göstermelik bir ilgiyle Vardar'ın da heyecanı öldürülür ve altyapı yine üvey evlat olur. Dilerim yanılırım ama inanın bana yanılmama ihtimalim çok daha yüksek. 80'li yılları yaşamış (Yaşı kemale ermiş) olan Beşiktaşlılar'ın "Turgay Demir çok doğru söylüyor" diyerek bana katıldıklarına eminim. Dahası birçok genç Beşiktaşlı kardeşim de gönülden destek verecektir böyle bir projeye. Fakat yine eminim ki bir çok kişi de "Yıldırım Demirören böyle uzun vadeli projelerle uğraşmaz. 8-10 yabancı alır ve borca borç katar" diye de umutsuzluğa kapılıyorlar. Benim de korkum o... Umarım yanılırız.