Hürriyet yazarı Tahir Kum bugün yazısında ilginç bir olayı köşesine taşıdı. İşte o yazı... Bizim meslek için sıkça kullanılan ifadelerden biri de; 'haberin gazetecinin ayağına gelmesi' deyimidir. Bugün bizim başımıza gelen de, bir nevi böyle bir şey. Kısmet işte!.. Akşam sularıydı... Hanım, 'Ekmek' dedi. Biz de her zamanki gibi 'Baş üstüne!' diyerek çıktık kapıdan. Bu tip durumlarda fırın tercihi elzem, bence. Biraz yol var ama olsun. 'Spor olur en azından' diyerek koyulduk yola. Biraz hızlı gidip gelmişim galiba, nefesleneyim diye hemen bizim siteye bitişik, dış ticaret işi yapan ve home ofis çalışan Fatih arkadaşıma (Terzioğlu) uğradım, iki dakikalığına. 2 dakika dedik inanın 42 dakikayı buldu. Hoşbeş sohbet derken, 'Bak seni kiminle tanıştıracağım' diyerek telefona sarıldı Fatih. 'Dursun kardeş, müsaitsen oğlanı da alıp iki dakika yukarı gelir misin?' dedi. Merak ettim, 'Kim?' dedim. Gülerek, 'Gelince görürsün' dedi. 'Siz kimsiniz, ne iş yaparsınız? Ama hem bizim Fatih'in hem de Dursun beyin sürekli tebessüm içinde olmaları dikkatimi çekmişti. Tuhaf gelmişti bana. İçimden de, 'Galiba eski bir futbolcu veya futbolcu yakını ki, Fatih apar topar bizi bir araya getirdi' diyerek, 'Dursun kardeş siz kimsiniz, ne iş yaparsınız?' dedim, cevabı ilginçti. 'Kapıcı' dedi. Şaşırdım. 'Kimin kapıcısıymış, sor!' Fanatikliğin böylesi! Ben de buluşmanın gerekçesini anlayarak, haliyle, 'Tamam Dursun kardeş, inşallah bunu gazetede bir haber yaptırırız' dedim. Ne bileyim, Dursun beyin bu söylediğinin, bundan sonra anlatacaklarının yanında devede kulak kaldığını!.. FANATiK F.BAHÇELi'NiN BAŞINA GELENE BAK! 'Tahir Bey, bu binadan önce Florya'da çalışıyordum. Dayan Apartmanı'nda. Hani o bizim şike davası var ya, ona bakan hâkim Mehmet Ekici'nin kapıcısıydım. Düşünebiliyor musunuz, benim gibi fanatik bir Fenerbahçeli'nin o süreçte o hakime kapıcılık yapması! Kader işte... Ben de zaten onun bizim apartmandaki Mehmet ekici olduğunu duruşmaların başlamasından çok sonra öğrendim. O da şöyle oldu... Malum, gazetelerde dava ile ilgili haberler filan yer alıyordu ama hâkimin resmini filan yayınlamıyorlardı. Mehmet Ekici ismini okumuştum ama hiç tahmin etmedim bizimkisi olduğunu. Olsa bana söyler diye düşünmüştük. Sanırım dava görülmeye başladığından (duruşmalar) 2-3 hafta sonra gazetelerde duruşma salonundan kara kalem çalışma resimleri vardı. Oradaki hâkimin resmi dikkatimi çekti. Hâkim bizim Mehmet Ekici'ye çok benziyordu. 'Allah Allah isim aynı, resim de aynı gibi' diyerek sabırsızlıkla Mehmet Beyin akşam eve dönüşünü bekledim. Kapıdan girince elimde gazete ve o resim dönerek, 'Mehmet Abi, bu siz misiniz?' deyince gülerek, 'evet' dedi. 'Aziz Yıldırım'ın avukatları beni bu kadar terletmedi' Tahliye kararı verince... 'Peki, Mehmet Ekici oğlun Aziz Yıldırım'dan haberdar değil miydi? 'Kimin, kimin' dedi? Çünkü oğlumun yanında bir de kedi vardı. 'Kedinin mi?' deyince. 'Hayır, benim oğlanın adı Aziz Yıldırım' dedim. Şaşırdı, 'Nasıl yani?' dedi. 'Ya Dursun kardeş desene bana, oğlumun adı Aziz Yıldırım diye... Ben alıp onu Aziz Yıldırım beyin kucağına verirdim' dedi. 'Abi, ben Aziz Yıldırım hayranıyım ve oğlumun ismini Aziz Yıldırım koydum ama bu çocuk şu davanız yüzünden okulda bir sürü sıkıntı üzüntü yaşıyor' deyince çocuğun başını okşadı ve gitti.' 'Savcı Berk ve Hakim Ekici hep kol kolaydı...' Bu süreçle ilgili hiç gözüne takılan bir şey oldu mu, hâkimle ilgili? 'Dava sürecine oğlumu çok ağlattılar' 'Galatasaray tesislerine giremeyince uzaktaki Fenerbahçe okuluna gittik' ŞiMDi FENERBAHÇE FUTBOL OKULU'NDA