Amsterdam aşkına

Son dakikada hakem Kuddusi Müftüoğlu penaltıyı verdiğinde yedek kulübesi sahadaki bütün oyuncular ve tüm seyircilerin penaltıyı atmasını istediği tek oyuncu vardı: Baroni.
Aslında bu camianın ne kadar kenetlendiğini ne kadar hedefe kilitlendiğini en anlamlı göstergesiydi. Hedef Amsterdam'dı. Zaten bu nedenle de Aykut Kocaman maça Mehmet Topuz ve Baroni dışında Lizbon'da kullanmayı düşünmediği 9 oyuncu ile çıkmıştı.
Üstüne bir de maçın başında Bekir'in kaptırdığı top ile golü yiyince F.Bahçe'nin bundan sonraki önemli hiçbir maçında bir arada göremeyeceğiniz bu 11'in balansı iyice bozuldu. Krasic'in ayakta duracak hali yoktu.
Orhan zaten ürkekti. Önündeki Krasic de kötü olunca o da kayboldu. Ayakta kalan Mehmet Topal ve son haftalarda ilk kez bu kadar iyi gördüğüm, iki frikikle pozisyon bulan Stoch idi...

3 0'dan sonra kadro biraz kendine geldi vites yükseltti. Ve pozisyonlar buldu. Ama gol gelmedi.
İkinci yarıya Krasic ve Orhan'ın yerine Kuyt ve Sow ile doğru bir başlangıç yaptı Kocaman. Takım Kayseri'yi kendi alanına hapsetti. Ver-kaçlar ve kanat ortalarıyla üstelik her atakta rakip ceza alanında 5-6 kişiyle pozisyonlara girdi Fenerbahçe. Kuyt'ın golünde ise az pas-çabuk hücum, yani futbolun gerçeği vardı. Bu dakikadan sonra bir on dakika kadar Kayseri seyretsek de Fenerbahçe'nin kalesinde bir pozisyon dışında tehlike yaşanmadı. Hayatımda hiç hakem yazmadım. Ama Kuddusi hoca çoğunluğu Fenerbahçe aleyhine de olsa iki takım için de yanlış kararlar verdi.
Tümü sakin olan takım içinde Caner'in sinirli hali yakışmadı.
Sonuç; haftalar önce yazdığım gibi Fener Türkiye Ziraat kupası'nı alır Amsterdam'a gider. Umarım ülke ikinci Avrupa şampiyonuna da kavuşur.