Back to the Persie (*)

23. dakikaya gelindiğinde F.Bahçe'nin sadece Persie'nin ara pasına Volkan'la girdiği bir pozisyonu vardı. O dakikaya kadar sorun ne mi idi? Tespitim netti: 23 dakikada kaleci Volkan bile topla 5 kez buluşırken, Persie sadece 4 kez buluşmuştu.
Sosyal medya da bunu dile getirip, Persie'ye pas gitmeli yazdıktan 3 dakika sonra Persie topla buluştu, vurdu, kaleci kurtardı, döneni ise ortaladı Kjaer gol yaptı. O dakikadan sonra Persie daha fazla top almaya başlayınca ve kalan 22 dakikada 11 kez topla buluşunca, F.Bahçe'de en az 3 net gol pozisyonunu harcıyordu. Pozisyonların ikisinde yine Persie'nin imzası vardı. Ama, Volkan'ın ortasına Alper'in boş kaleye atamadığı gol gerçekten inanılmazdı.
İlk yarıda peş peşe sakatlıklar yaşayan ve Orkan da çıkınca gardı iyice düşen G.Antep ise Volkan 'ı rahatsız edemedi.
Gücü de zaten bu kadardı.

Persie'den usta işi gol
F.Bahçe , rakip ceza sahasında çoğaldığında ve Persie'yi , hücuma gittiği anlarda, istasyonların biri olarak kullandığında, etkili olduğunu anladığı anlarda etkili bir takım oluyordu. Takım istekli, önde basan, pres yapan, rakibi çıkarmayan ama hücumda 'pozisyon seti oluşturmada' koordinasyonsuz gözüküyordu.
Zaten, Obradoviç'in , Pereira'ya en büyük üstünlüğü de bu değil miydi?
Sonuçta Fenerbahçe % 60'ını galip bitirerek, ligin bu konuda en'i olduğu bir ilk yarıyı daha galip kapatıyordu.
2. yarı başında Persie'nin attığı gol ise sadece usta işi idi. Şapkalar çıktı o anda.
Alper'in savunma arkası pası da başarılı idi. Zaten, Volkan ve Alper demek, dikine oynamak demekti ama bunu haftalarca hiçbirimiz, ne seyirci, ne yazarlar Pereira'ya anlatamamıştık...
Alves'in, direkten dönen frikiği ise onun klasiği idi. Persie'nin 3. golü ne kadar şıksa, oyuna giren Diego'ya 'bir kısım' seyirci tarafından yapılan protesto o kadar ayıptı.
Nitekim, aklı selim devreye girdi ve Diego'yu alkışladı.

* PERSİE'YE DÖNÜŞ