Akıl maçı

Beşiktaş öyle bir maç yaşadı ki; birinci, ikinci çinkoyu yapmadan bir anda "tombala" deme fırsatı buldu. Denizlispor'un "can pazarındaki" takdirle izlenen mücadelesi içinde, gol anına kadar Beşiktaş'ı en çok sıkıntıya sokan ikinci takım olduğunu söylememiz gerekir. Birincisi Trabzonspor'du. İkili mücadele ve alan paylaşım üstünlüğü ile maçı dakikalarca tek kale haline getirmeyi başardıkları gibi, Beşiktaş'ı da kalelerinden uzak tutuyorlardı. Ama bir duran top, iki önemli defans oyuncusunun hatası, Holosko'nun önünde bulduğu top ve tabeladaki dengenin bozulması... Futbolun kendi içindeki dinamikleri bir anda tersine akmaya başlayarak, inisiyatif kozunu Beşiktaş'ın ellerine sıkıştırdı. Mustafa Denizli'nin sözde "defansif" kadrosu en iyi bildiğini yapmaya başladı. İyi mücadele ediyor, bekliyordu. Top rakipteyken de oyun alanını iyice daraltarak, rakibin Youla ve Braga gibi iki hızlı oyuncusuna hamle şansı tanımıyorlardı.

MHK uyarıda bulunmuş
İki akıl karşı karşıya gelmişti. İkinci 45'in tek hakimi Denizli gibi gözükse de bunu rakibin izin verdiği kadar yapabiliyordu. Mecburen uzun top oynayan rakiplerine, bu kez ribaundları vermiyorlardı. Süper Lig'in en iyi defansına karşı, bulacağı bir boşluğun peşine düşmüştü ev sahibi takım. Üstünlüğü kaybetme ihtimaliydi Beşiktaş'ı bu kadar geriye çeken. Yoksa forvetlerinin topu bir türlü ilerde tutmayı becerememeleri mi? İki ihtimal de maçın hikayesinde birer bölümdür. Ama kazanılması gereken bir maçın oyun kalitesiyle stratejisi arasındaki seçimdir Mustafa Denizli'nin tercihi. Bu hafta bir de hakemlerin "elle oynama" kararlarının çokluğu dikkati çekti. Dün Galatasaray maçında, bugün de Denizli'de. Top hangi şartlarda olursa olsun, pozisyon veya aksiyon gereği denmeden, omuzdan aşağı kısma değdiği anda oyunu durdurdular. Anlaşılan geçen hafta Koray'ın G.Saray'a attığı ilk golden sonra MHK hakemlere "Başımızı belaya sokmayın, yorum yapmadan düdüğü çalın" demiş...