31 Ağustos 2010 | Salı

Gençlik ateşi

Oynanan futbolu boş verin. Şükrü Saracoğlu'nda, galibiyetin farları iki gencin yüzünü aydınlattı.
Daha yakından bakın onlara. Okan Alkan... Fenerbahçe sağ kanadında bir ateş böceği vardı. Gökhan Gönül oynadı varsaydım.
Ya da Avrupalı bir genç.
18 yaşındaki bir gencin, Fenerbahçe formasıyla sahaya çıkarılması, ne pahasına olursa olsun, arka çıkılması gereken bir eylemdir.

***

Mert Günok... Kaledeki altın kaplama. Fenerbahçe savunmasında, ikinci yarının başındaki pozisyonları bertaraf ederken, galibiyetin sebeplerinden biri bu gençti..
Onda bir kalecide olması gereken her şey var. Cesaret, çalışma isteği ve forma aşkı.
Maça çıkarken karın adalesinde yırtık vardı, bırakın forma giymeyi, 10 gün yürümesi bile sakıncalıydı. Mert'in sakatlığını "işgüzarlık" olarak değerlendirenlere sormak gerekir. Takım için ekstra çalışmanın adı, ne zaman işgüzarlık oldu? HHH Takım ruhunu ayakta tutan, alttan gelenlerdir, para için gelenler değil. Fenerbahçe'de teknik adamlar, yıllardır gençlik yasalarını reddetmekten sanık.
Bu iki genç, Aykut Kocaman'ın bu sezon en değerli eylemidir. Bu gerçek, sonuçtan da önemlidir, oynanan futboldan da...
***

Bu sezon ligin altı üstü birbirine karışabilir.
Tam anlamıyla"takım" diyebileceğim, sadece Bursaspor var. Onlar hâlâ şampiyon.
Duru ve sakin... Yardımlaşma üst düzeyde.
Herkes işçi, herkes star. Sivasspor'un en baskılı anlarında bile telaşa kapılmadılar.
Takımın içinde rahatsız edici bir tek detay bile yok. Ertuğrul Sağlam, bu takıma kilitlenmiş.
Futbolu da, hepimizin anlayacağı bir dile çevirmiş. "Birimiz hepimiz için..." HHH Beşiktaş'ın Karabük'te attığı 4 gol, gecenin sırlarını örtmeye yetmez.
Öncelikle, Karabük, takım olarak da, zemin olarak da, kesinlikle puan bataklığı.
Oradan 3 puan çıkarmak, kolay iş değil.
Ama ayrıntıları başrole çıkaralım. Nobre'nin ikinci golü kesin faul. Quaresma'nın sahte penaltıya atlaması da, hem yakışıklı değil, hem de sarı kartlık. Beşiktaş'ın önüne geleni devirecek görüntüsüne karşılık, her an yıkılacakmış hissi veren bir yanı da var... Dikkat...
***

Televizyonlar görüntüleri gizleyerek, hakemleri eleştiriden muaf tutup, futbolun marka değerini yükseltiyormuş.
Biz bu hakemleri geçen yıllardan tanıyoruz.
Boşuna gizlemesinler.
Onlar, oluşturdukları koşulları filme alan berbat prodüktörler gibi. Futbolun öznesi para olduğundan beridir ki, yemek masaları sahalardaki düdüklerin kaderini bile belirler oldu. Merak ediyorum, suç işlemekten bu kadar haz duyulan başka bir meslek var mı?
***

Eskişehir'dekiGalatasaray'da olası bir yenilgi için, hazırlanmış bavullar bile vardı. "Takımda, hiçbir kayba tahammül edemeyecek kadar hırs var mıydı?" derseniz,"hayır" derim.
Ama bazen kazanmanın koşullarını, rakip takım belirler. Ve aynen öyle oldu. İkinci yarıda, takımın taşlarını yerinden oynatan Rıza Çalımbay, esneyen Aslan'ın kükreme sebeplerini oluşturdu.
Bundan sonrasını Rijkaaard halleder diye düşünüyorum.
Yani fırtınanın dindiğini....
***

Hiddink, milli takımın pahalı yönetmeni...
Yanında da berbat muavin Oğuz Çetin... Galatasaraylı Sabri sakat, milli takımda. Gökhan Gönül sakat, milli takımda. Takımlarında forma giyemeyen sportif ahlaksızlar bile milli takımda. Bu sorunların üstesinden gelemeyecek kadar dar kalıpların içine sıkışan adamların, ya takımlararası sorun üretmek gibi bir görevi var.
Ya da at gözlükleri...
Bunun başka bir açıklaması yok!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor