03 Ekim 2017 | Salı

Gramaj!

Bir hakemin beyni 1300 gram!
Kalbi 300 gram!
Bu hakemler "tonlarca" haksızlık yaparak bizleri aldatıyorlar.
50 gramlık düdükleriyle!

***

Hakem zehrini emip tükürecek bir babayiğit aramıyoruz. O zehrin kaynağını kurutmak derdindeyiz.
Çünkü sürekli ödeşme biçimlerinden de bıktık. Hakemlerin arkasına saklanan teknik adamlardan ve yöneticilerden de!
Fenerbahçeli Alper Potuk'un kırmızı kartıyla, Beşiktaşlı Talisca'nın kırmızı kartlık hareketi arasındaki bağlantının, önceki haftanın kalıntısı olduğundan şüphemiz yoksa.
Herkes canı yanınca adalet istiyor, başkalarının canının yakılmasıyla eline tutuşturulana sesini çıkarmıyorsa.
Futbol ve adalet konulu bütün söylemler bir palavradan ibarettir.
Asaletin olmadığı düzende futbolun el yazısı yoktur, ayak kokusu vardır.
Bizler buna kısaca "vidanjör düzeni" diyoruz.

***

?Fenerbahçe'nin Akhisar'da sahadan atılan futbolcu konusunda hakemin gazabına uğradığını söylemek mümkün.
Ama sahada kaybetme şartlarını Fenerbahçe'nin hâlâ takım olmayışının oluşturduğunu söylemek daha adil bir görüş biçimi.
Maç boyu rakip kaleye isabetli tek şut atılmışken, orta alanın basiretsizliği örtbas edilirken, hakem için kurulan darağacından meyve koparabilmek mümkün değil.
O yüzden birileri tribüne oynamakla, sahada futbol oynamak arasındaki tercihini yapmak zorunda.
Baksanıza yedinci hafta sonunda Ozan Tufan'dan müjde geldi.
"Yağ oranım düştü, sıkılaştım!!!"

***

Haftanın en özel mücadelesi Beşiktaş ile Trabzonspor arasındaydı.
Kazanmanın öncelik sayıldığı bir futbol gösterisi.
Sahada ayak basılmadık yeri kendine borç sayan futbolcular mücadelesi.
Özellikle ikinci yarıdaki Trabzonspor; uzun mesafeli yolculukta "daha çok şeyleri yıkar ve yeniden imar ederim" görüntüsündeydi.
Beşiktaş'ta eleştiriler Lens'in kaçırdığı pozisyonun üzerine yoğunlaşıyor.
Quaresma'nın çirkinliklerine gözlerini yumanlar için, o pozisyon bir bahane!
Quaresma uğruna Beşiktaş'ın değerlerini bile harcayanlar için bir Lens harcamak ne ki!

***

Galatasaray'ın Karabük karşısında son dakikada kopardığı maçla, ligde arayı açan duruşu arasındaki gerçeklere bakarsak, ikiyüzlü bir takım görürüz.
Bir yanı rehavete kapılıp yenilmeye hazır, diğer yanı son saniyede bile sonucu değiştirebilecek kadar inatçı.
Futbol, puan zenginliğine bakan şımarıklığı sevmez. Üstelik daha gerçek düellolar başlamamışken.

***

Neticeler özne olmuşken, görselliğin futbol için önemi nerde?
Beyaz perdelerde izlediğimiz eski Türk filmlerinin lezzetini şimdiki zibidi dizilerinde göremiyorsak, bazı görüntüleri kartpostal niyetine saklamamız yadırganmasın.
Vagner Love'ın Gençlerbirliği kalesine attığı dördüncü golü mesela.
Kaleye arkası dönük, kendisine müdahale edilirken bile dingin bir duruşla, zengin bir vuruş.
Futbolun seyredilmeye değer yanını gösteren harika bir gol.

***

Çocukluğumuzda futbolun sanat dallarından biri olduğunu öğretmişlerdi.
Futbolcusu, hakemi ve yöneticisiyle.
Ve yerde bulduğumuz gazeteleri bile bizlere okutan yazarlarıyla!
Bugün günde 7 milyon ekmeğin çöpe atıldığı bir ülkede, o zamanlar ekmeklerin gramajı bugünün iki katıydı.
Ve her çocuk yere düşen ekmeği öpüp alnına götürürdü!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

GÜNÜN DİĞER YAZARLARI

SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor