13 Mart 2020 | Cuma

Virüs

Seyirci olmadan futbolun anlamının hiç olduğunu Avrupa'da seyircisiz oynanan maçlarda gördük.
Futbolu güzelleştiren gerçeğin öznesinin taraftar olduğu da ortada.
Taraftarını sportmenlikle barıştıran ülkeler bu yokluğu çok daha fazla hissediyor.
Taraftarı arızalanmış ülkelerde tribünlerin boş olması bir şey ifade etmez.
Sakatlanıp oyundan çıkan rakip oyuncuya yuh çekilen ülkelerde varlık ve yokluk kardeştir.
H H H
Futbol maçlarını izlemekten keyif almayı öğrendiğimiz zaman kazanmanın da kaybetmenin de anlamını hissedeceğiz belki.
Ama sportmenliği futbolun ilkesi haline getirmedikçe şiddet ve nefret ülkesi olarak kalacağız.
"O yüzden bir virüs için verdiğimiz mücadeleyi güzellikleri hayata geçirmek için de vermeliyiz desem" alacağım cevap bellidir.
"Bırak bu eski moda ayakları!" H H H
Kıyakları haysiyetli bir kazanca tercih edenler ülkesinde düello ederken 10 adım atmadan geri dönmenin kimseye yakışmadığı yılları geride bıraktık.
Bunu en kral biçimde şampiyonluk mücadelesinde görüyoruz.
Şimdiki zamanda kötülüğün ve kalleşliğin korunma altına alınması yadırganmıyor.
Hakemlerle yazılan tarihler alkışlanıyor.
Koronavirüs için her türlü tedbiri alan bir ülkede bundan daha tehlikeli bir virüs olabilir mi?
Elbette olamaz ama asalet yöneticilerin de umurunda değil medyadaki kuklaların da!
H H H
Bir akıl hastasıyla akıllı geçinen bir futbol yorumcusunu canlı yayına çıkarsınlar.
Bilgide insanlıkta ve vicdanda kim kimi geçer görelim.
Takım elbise gıcır ayakkabı, kravat ve hatta apolet!
Hepsine karşı bir deli gömleği!
Para denen illetin esiri olanların aklının almadığı da budur.
"Ben vicdanı ve dürüstlüğü neden yenemiyorum?" Akıl hastasının vereceği cevap da bellidir. "Cebren ve hileyle kazandıklarını geri vermeden hiçbir şeyi kazanmış sayamazsın. Ancak kirli paranı sayarsın!" H H H
Bu meseleleri bırakıp bu yazıda kimin şampiyon olacağının hesabına tutunmalıydım belki.
Teknik direktörlere taktiksel olarak akıl vermeliydim, haddimi aşarak!
Yayılan yozlaşmanın damarlarına kan pompalamalıydım, kirlerin üzerini örterek apolet dağıtmalıydım.
Yılan ıslıklarıyla para musluklarının kardeş olmasından rahatsız olmadığımı, nefretin şahlanması için parmak kaldıranların alkışlanmasını doğal karşılamalıydım.
En ufacık faulde sekiz takla atıp sonra koşarak hakemin yanına giden futbolcuların kalitesini (!) dile getirmeliydim.
Çamur deryasından çıkanların üzerine iki renkli boyalar sürüp göz boyamalıydım.
Hangi taşı kaldırsam altından bir şeyler çıkıyorsa attığım taşlara kimsenin aldırmayacağını bilmeliyim.
Adaletin ve zarafetin sadece ütopya olduğu bir ülkede.
H H H
Unutulmasın ki hayat her yerde bir yılan barındırır.
Şimdiki yılanların su içerken dokunmayacağının garantisi yoktur!
Koronavirüs çocuklara uzak duruyormuş ama futbolun içindeki virüsler çocuk arıyor.
O yüzden bu meseleyi sizlerle paylaşmak istedim.
Aynı yörüngede gezinip aynı mahallelerin özlemini yaşayan birileri vardır belki.
Çocukları gözü gibi sakınan!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor