17 Mart 2020 | Salı

O adamlar!

Bir adam vardı hiç köşe dönmeyen hep dikine giden berrak bir ırmak gibi. Çocuktum o zamanlar, kitap gibi okudum film gibi izledim onu. Mahalle arasında maç izlerken bir taşın üzerine otururdu, "koltukları" sevmezdi o yüzden. Hep kendi sıcaklığında zannederdi insanları. Gülüşlerini bırakırdı nefes aldığı her yere. Bin bereket getirirdi bir buğday tanesinden. Gençliğinde bir kızın yeşil gözlerinde gizlenirdi. İzlenirdi akşamları duvarlara yazdığı şiirler için.

***

"Yağmur denize ne yapar?" diye bir şiiri sevdirmişti bana, böyle kötü günlerde tek yürek olmayı. "Bugünlerde yoksak ne zaman varız?" derdi. Onun gibilerine deli derlerdi de insanlar ne bilsin ondaki yüreği ne bilsin ondaki bükülmez bileği. Yaşlı yüz hatlarında kaç gemi battı o biliyordu. Onun hikayesini de ben biliyorum. Taştan yapılmış kalelerle büyüyen bütün çocuklar gibi.

***

O adamlar hala var. Bundan 50 yıl önce postaya verilmiş de bizlere ulaşan kartpostallar gibi. Onlara "evden çıkma" diyorlar şimdi, "koronavirüsün hedefindesin!" Yapraklar eksilince ağaçların ölmediğini en iyi onlar bilir. Onlar virüsün hedefinde sayılsalar da çocukları korumak için delirir. O yüzden ya kapatırlar televizyonları ya sesini kısarlar. Çocuklar virüs kapmasın diye! İnsan denen canlıdan daha tehlikeli bir virüs var mı? Hele mesele futbolsa!

***

Düşünüyorum da böyle bir zamanda kimin şampiyon olacağının bile önemi yok. Önce insani düşünelim yapıcı olalım. Olumsuz şartlarda verilen mücadeleye saygı duyalım. Seyirci olmadan futbolun bir anlamı olmadığını ilk defa keşfetmiyoruz. Seyircisiz oynatmayı da oynamayı da kimse istemez ama sessizliğin sesi olabilmek için haykırmaya gerek yok. Neyin avantajı neyin kavgası? Bu virüsü kimse çağırmadı kendiliğinden geldi. O virüsü yenebilmek için steril ve sakin düşüncelere ihtiyacımız var. Ayrıca oluşan şartlara baktığımızda alt katta üst kattakinden çok daha yürekli bir mücadele var ve hiçbirinin sesi çıkmıyor.

***

Verilen mücadeleden bahsederken, Fenerbahçeli futbolcular arada kaynadıklarını düşünmesinler. Fenerbahçe; birbirlerine yenilmeyi öğreten futbolcular takımı oldu. 9 kişilik rakip karşısında bile pozisyon üretemeyen çürük adamlar sergisi. Ruhlarını maçtan önce yenilgiye teslim etmişler sanki! Bu takımın tarihinde yok; 7 maçta 19 kayıp puan. Ya da gururla toplasınlar; 7 maçta kazanılan 2 puan. Hiç bu kadar sahipsiz kalmamıştı Fenerbahçe; hiç bu kadar çaresiz! Neydi o günler! Yaralı askeri sırtında taşıyan diğer yaralı asker ruhunu taşıyanların Fenerbahçe formasını giydiği günler.

***

Bizim ömrümüz birilerini zarafete ve insanlığa davet etmekle nihayet bulacaktır. O yüzden yazının sonuna özel bir not düşmekle yükümlü hissediyorum kendimi. NOT: Bazı hakemleri komedi filmlerinde "hakem diye" göstersinler gerçekten çok komikler! Bazı yorumcuları da korku filmlerinde oynatsınlar, çocukların onları görünce virüs görmüş gibi korktuğuna şahidim!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Etiketler :

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI

TÜM YAZILARI
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor