29 Ağustos 2010 | Pazar

Lazerli maçlar (!)

Sen, o gün sahaya atladığında çok kızgındın biliyorum!.. Asabiydin zira! Farklıydın! Kimseye nasip olmayan o sinir sistemi sende Allah vergisiydi!
O an aklından neler geçti kimse bilemez elbette.
Maçı koparabilirdin de.
Kısmet işte. Olmadı.
Yetmedin, yetemedin!..
Sen, tüm iyi niyetinle! ve Trabzonspor sevginle! sahaya atladığın gün, biz en az 5 yıl geriye gitmiştik.
Belki de bu son dakika kayıplarımızda, ya da "bir türlü olamamamızda" senin de emeğin vardır ha, ne dersin?
Hatırlar mısın? O yıl sezonu en baştan kaybettik.
Yetmedi üstüne bir de itibar kaybettik.
Sonuçta, maddi ve manevi çok şey kaybettik.
S en o gün sahaya atladığında biz bunları yaşadık.
O gün teknolojin yetmemişti, sen bünyeni sahaya atmıştın.
Bugün, eline lazer (ışın kılıcı da olabilir) aldın uzaktan hallediyorsun.
Son derece sağlamcısın bu yıl, kendini de hiç riske atmıyorsun!
Farkında mısın bilmiyorum ama "sen bir zihniyetsin!" Teknolojiyle gelişiyor, geliştiriyorsun kendini.
Örnek alıyorsun kötüleri.
İstanbul'da her maç uygulanmaya çalışılan bu son sistem "lazerle maç aldırma" tekniğini, Trabzon'da hayata geçirmeye çalışıyorsun! "Onlar yapıyor abi" dediğini duyar gibiyim.
Sen yapma!
Onlar yapsın, sen yapma. Bozma ahengini takımın ve şehrin.
Ne sahaya vücudunu at, ne de eline geçirdiğin ilk şeyi!
Başlama hemen sezona. Açma kendi sezonunu.

Düşünsene; Şenol hoca en az 1 hafta takımını maça hazırlamış.
Sen, ona güvenmiyorsun!
Oyuncular ailelerinden, özel hayatlarından vermişler, hazırlanmışlar maça.
Sen, onlara da güvenmiyorsun!
Takımın eksikleri var diye kararını veriyorsun ve onu da ancak "ben hallederim" diyorsun!
Elinde lazer (Işın kılıcı da olabilir), çok büyük iş yapıyorsun!
Kalecinin gözüne tutulan lazerle maç mı kazandırmak istiyorsun?
Nasıl böyle büyük bir camianın, böyle büyük bir maçında, kendine böylesi bir rol biçebiliyorsun?
Yapma bunu bir daha, bozma ağız tadımızı.
Dikkat ediyorum, her şeyin güzel gittiği anlarda, hep sen sahne alıyorsun.
Sen bir zihniyetsin ve gelişmeye çok müsaitsin!
Endişem ondandır.

Kupaların, ya da finallerin camiaları diri tuttuğu kesin.
Kupaların sürekli takipçisi olmak, takımları dinamikleştiriyor.
Kupaların ve de Avrupa'nın sürekli olarak oyuncusu olmak, taraftarın da çehresini değiştiriveriyor.
İlk gittiğimiz "Olimpiyat maçları" ile son kupa maçı arasında dağlar kadar fark var artık.
Korsan ürün tercihi minimum düzeye inerken...
Taraftarlar, en güzel kıyafetiyle (tabii ki formalarıyla) maça gelmeyi tercih eder olmuş, çoluk çocuk, ailecek.

Ve sen, araya girip"bu kalleş metodun" kötü bir uygulayıcısı olmak istiyorsun bu güzelliklerin içinde.
Yapma. Sahanın içine hiçbir şekilde girme.
Oyuncağınla, oyuncak etme koca bir camiayı.
O coşkulu büyük kalabalığın ahengini bozma.

Liverpool maçında hakem, oyunu sanırız iki kez durdurdu bu lazer yüzünden.
Bizim derbi maçlarında sıkça olduğu için, kimse üzerinde durmaz bunun.
Yıllardır da durulmadı zaten.
Hakemi kaleci Reina uyarınca, önce Trabzonspor, sonra da tüm ülke dikkat kesilmiştir artık lazere...
Umarız TFF bu konuda gerekeni yapar.
Zira, lig çoktan başladı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

GÜNÜN DİĞER YAZARLARI

SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor