13 Temmuz 2010 | Salı

Haddini bil Semercioğlu

Hangimiz 70 milyonun karşısında 90 dakika konuşsak birkaç pot kırarız. O nedenle Ömer Üründül'e insfasızca saldıranları hiç anlamam. Hele hele hakaret edenleri hiç anlamam. "Derdiniz ne arkadaş?" diye sorarım. Şimdi yapacağım da odur. Haddini bilmeyen, terbiye sınırlarını zorlayan Semercioğlu'na "Arkadaş senin derdin nedir?" diye sormak. Vay efendim Ömer Üründül tüm masraflarını kendi cebinden karşılıyormuş... Yok efendim seyahete birlikte gittiği ekibe yemek ısmarlıyormuş... Dahası TRT'de yorumculuk yapmasını bu cömertliğine borçluymuş. Yuh!.. Hakikaten yuh!.. El insaf... El vicdan!... İnsan olan biraz utanır yahu... Anlaşılan bu Cengiz kardeşin utanmak gibi bir sorunu yok. Dolayısıyla böyle bir iftirayı yazı diye yazabiliyor. Hem de sözüm ona tüm meslek ilkelerine harfiyen uyduğunu iddia eden Hürriyet'te yapıyor bunu. Varın medyanın ne halde olduğunu siz düşünün. Kim ne kadar sessiz kalır bilemem ama ben böyle bir haksızlığa sessiz kalmam ve haklıdan yana tavrımı da alırım. Sorarım, sorgularım. Öyleyse başlayalım sorgulamaya: Semercioğlu kardeş sen kendini ne sanıyorsun? İnsanlara iftira atmaya utanmıyor musun? 30 yıldır medyada olan, futbol yorumculuğuna inanılmaz katkılar yapan Üründül'ü böyle çirkin bir iftirayla suçlamak senin haddine mi? Dün gibi hatırlıyorum, bir ara Fatih Altaylı'ya da böyle saldırıyordun... Sonra Altaylı bazı şeyler yazdı. Kanal 1 ve Habertürk'e senin yaptığın program ve pazarladığın diziler yayından kaldırılmış... İddialara göre saldırılarının sebebi de buymuş... Acaba şimdi de TRTile ilgili böyle durumlar mı var diye düşünmemek elde değil. Aklını başına al... Yapacaksan eleştiri yap iftira atma. NOT:Evelallah kimsenin avukatı değilim. Ancak böyle çirkin iftiralar karşısında namuslu insan kendini savunmayı zul adleder. Hakkaniyetli insanlardan destek bekler. Bizim yaptığımız da bu. İnsafsızca saldırıya uğrayan bir futbol aşığına destek vermek. Yoksa elbette Üründül'ün hataları da vardır, yanlışları da. Kimin yok ki!

* * *
Zapo satrancı
Bursa Zapo'yu bedava almak istiyor ve bu tavrıyla Beşiktaş'ı çok kızdırıyor. Serdal Adalı haklı olarak, "Geçen sezon üste para verip Bursa'da oynattık. Daha ne yapalım?" diyor ve hiç bir şart altında bu oyuncuyu bedava vermeyeceğinin altını çiziyor. Özetle Bursa ya parayı verecek ya da Zapo'dan vazgeçecek.

* * *
Fener'i Barçalar!
Sevgili Altan Tanrıkulu, Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'yi Kadıköy'ün Barça'sı yapacağını iddia ediyor. Kocaman'a olan sevgisinden dolayı abartıyor sanırım. Belki Barça üzerinden bir benzetme yapabiliriz ama bu daha çok Fenerbahçe'nin 'Barça'lanacağı şeklinde anlaşılmalıdır. Malum Aykut hoca İstanbul'u çalıştırdı takım tarih oldu, Malatya'yı çalıştırdı aynı şekilde efsane takımın artık esamesi okunmuyor. Konyaspor Aykut hocadan dört yıl sonra toparlanabildi. Ankaraspor ise artık hiçbir ligde yok. Kariyeri böyle olan bir teknik adamın Fenerbahçe'yi Barcelona yapacağını iddia etmeden önce ayakkabı numarasını sorgulamakta fayda var derim ben...

* * *
Raul neden gerekli?
Beşiktaş hangi sistemle oynarsa oynasın, orta sahasını tam olarak kapatması mümkün olmuyor. Çünkü o bölgede çift yönlü oyuncusu yok. Dolayısıyla çift ön liberoyla orta sahayı kapatmaya çalıştığında savunması rahatlasa da hücumda çuvallıyor. Delgado, Tabata gibi teknik kapasitesi yüksek oyuncuların çıtkırıldım halleri de bir başka sorun. Önlerindeki Bobo sırtı kaleye dönük oynamayı bilmediği için Beşiktaş rakip kaleye gitse bile orada uzun süre kalamıyor. Geçen sezon da birçok kez yazdığım gibi kapıyı tıklatıp geri dönüyor. Ön tarafa Raul'ün transfer edilmesi bu nedenle şart. Orada böyle bir golcünün olması arkadaki teknik oyuncuları da çok rahatlatacağı gibi Beşiktaş'ın seyir zevkini de artıracaktır. Schusterve Serdal Adalı'nın da bundan farklı düşündüklerini sanmıyorum. Ne var ki şimdilik kontenjana takılmış durumdalar. Bence panik yapacak bir şey yok. Tello, Zapo, Holosko ya da Fink hepsi kaliteli oyuncular. Her birinin talipleri de var ve olacaktır. Beşiktaş biraz sabırlı davranırsa alırken de, satarken de kazanabilir.

* * *
Q7'ye maç koçu şart!
Yetenekli olduğu kadar hırslı ve delikanlı bir havası var Quaresma'nın... Ancak maç içinde yediği tekmelere karşılık vermek gibi kötü bir huyu olduğu da ayrı bir gerçek. Ben bu konuyu çok önemsiyorum umarım Beşiktaş da öyle yapıyordur. Çünkü müthiş yetenekleriyle rakip savunmacıların ilk hedefi olacağı kesin. Adettendir her maç üç, beş tekme de yiyecektir. Malum bizde yıldızları döverek durdurmak gibi bir anlayış vardır. Dolayısıyla tekmeleri önlemenin bir çaresi yok. İşte asıl tehlike de bu. Bana kalırsa Beşiktaş bu çocuğa "maç koçu" bulmalı. Benim önerim İbrahim Toraman ya da İbrahim Üzülmez'in bu görevi üstlenmesi. Maç içinde Q7'ye faül yapıldığı anda kaptanlar yanına gidip "Sakın kendin infaz yapma" diye uyarmalılar. Aksi halde bu çocuk her yediği tekmeye karşılık vermeye kalkar ki o zaman da ligin yarısını cezalı olarak kenarda geçirir. Benden söylemesi.

* * *
Hilbert neden şok yaşasın?
Beşiktaş onu aldığında kontenjanı zaten doluydu... Yabancılardan birini satmadan yeni sözleşme imzalama şansı da yok. Yani bu şartlarda Hilbert'in Vikingur kadrosunda yer almaması çok doğal. Bu olay neden bu kadar büyütüldü, kim, niye şok oldu anlamak mümkün değil.

* * *

Günün sözü

Herkesin üç kişiliği vardır; ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı. Alphonse Karr

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor