05 Ağustos 2010 | Perşembe

Yeter artık Şenes bey!

Şenes Erzik yıllardır UEFA'da... Peki Türk futbolunun bundan ne faydası oldu? Hiç! İsviçre maçı olaylarında kenara çekildi... Avrupa Şampiyonası'nı 'ayak oyunlarıyla' elimizden alan Platini'nin aymazlığına seyirci kaldı. Etliye sütlüye karışmayan, kendi koltuğunu korumak dışında bir telaşı olmayan Şenes bey orada kimi temsil ediyor bilemem ama Türkiye'yi temsil etmediğine inanıyorum. Artık yeter! 8 Haziran'da bunları yazdığımda birçok okur tepki göstermişti. Erzik'in 'Avrupalı' görüntüsüne aldandıkları besbelliydi. Oysa Erzik kafa olarak tam bir şarklıdır. Ne Avrupalısı? Koltuğunu korusun ona yeter. Bilen bilir koltuk uğruna bu ülkenin resmen kanıtlanan (Bolu-Adana Demirspor maçı) tek şikesini bile örtbast etmiştir Erzik. Hiç sevmem böyle koltuk meraklılarını. O nedenle ben Erzik'e karşı önyargılı (!) olabilirim. Öyleyse tarafsız birini dinleyelim bakalım o ne diyecek? Tarafsız dediğim, Erzik'le birlikte 2016 adaylık sürecini en yakından yaşayan federasyon yönetim kurulu üyesi Zafer Yıldırım. Erzik'in pasifliğini görünce isyan ediyor Zafer bey. İşte Yıldırım ve acı sözleri: "Şenes bey, Türk futbolu içerisinde önemli bir insandır. Kendisine saygım çok fazladır, fazlaydı! UEFA'da da saygınlığı çok iyidir. Ama oradaki konumlandırmasını, kendi geleceği ve beklentileri üzerine yaptı. O hiç kimseyi rahatsız etmiyor. Kral çıplak! Bunu söyleyerek üzerime düşen görevi yaptığıma inanıyorum."

* * *
Robinho işe yaramaz
Beşiktaş 35 milyon sterlin verip zaten alamaz ama hadi kiraladı diyelim sonra ne olacak? Takımdaki dengeleri de bir yana bırakıyorum, Robinho Beşiktaş'taki hangi boşluğu dolduracak? Büyük bir şov olur, dünya Beşiktaş'ı konuşur bunlar tamam ama başka ne işe yarayacak Robinho biri bana onu söylesin. Bu takımın Robinho'ya değil Carew' e ihtiyacı var. Benden söylemesi.

Aziz Yıldırım Polat ve Şener
İki büyük kulüp başkanının Aziz Yıldırım karşısındaki tavırlarını anlamakta güçlük çekiyorum. Biri Adnan Polat diğeri Sadri Şener. Yıldırım, Arda'ya talip olup ortalığı karıştırırken Adnan Polat gıkını çıkaramadı. Son olarak da Yıldırım'la sürtüşme yaşamış olan Haldun Üstünel'i gönderdi! "Polat, Yıldırım'ın karşısında çok fazla eziliyor" diyeceğim ama dilim varmıyor! Herhalde bana öyle geliyor! Bir de Sadri Şener vakası var ki evlere şenlik. Şener her fırsatta Aziz başkan ya da Fenerbahçe'yi öven bir şeyler söylüyor. Son açıklaması da şöyle; Young Boys gol atınca Aziz başkanı düşünüp çok üzüldüm. İlahi Sadri başkan, size ne Fenerbahçe'nin yediği golden! Siz hangi kulübün başkanısınız?

Tekmelere alış Q7!
SerdaL Adalı alıyor Quaresma'yı karşısına ve "Çok tekme yiyeceksin, çok penaltı yaptırıp, çok frikik kazandıracaksın. Senden tek isteğim yediğin tekmelere karşı sabırlı olman!" diyor. Bunlar çok önemli uyarılar. Q7, ligimizi pek tanımıyor. Özellikle ilk maçlarda sıkı markaja alınacaktır. Deplasmanlarda yiyeceği tekmenin haddi hesabı olmayacak. Hakemlerin bir bölümü de seyirci kalacaktır bu duruma. Portekizli'ye düşen her şeye rağmen profesyonel çizgiden ayrılmamak ve işini iyi yapmak. Beşiktaş ona milyonlarca euro'yu egolarını tatmin etmesi için değil formanın hakkını vermesi için ödüyor ve ödeyecek. Allah'ı var o da şimdiye kadar kimsenin yüzünü kara çıkarmadı. Zaten bu uyarılar da geleceğe yönelik. Yerinde olsam, Adalı'nın söylediklerini can kulağıyla dinler ve gereğini yapardım.


Schuster, Kocaman farkı!
Beşiktaş bin türlü maddi sıkıntıya rağmen Guti ve Quaresma'yı getirirken Fenerbahçe aynı ayardaki tüm oyunculardan olumsuz yanıt aldı. Peki neden? Beşiktaş'ın maddi imkanları Fenerbahçe'de yok mu? Olmaz mı? Para değil "hoca" meselesidir bu. Schuster ile Aykut Kocaman arasındaki farktır. Hiçbir yıldız futbolcu, Avrupa'da adı-sanı bilinmeyen bir teknik adama güvenmez.

Somurtkan melek!
Birçok taraftar da işin farkında. Gelen maillerin büyük bölümünde "Neden hocanın yüzünden düşen bin parça" diye soruluyor. Bunu biz de merak edip kendisine sorduk, "Tarzım bu" deyip geçiştirdi. Hoca mutlu değil. Yakında çıkar kokusu.

Fener Avrupa şampiyonu!
10 bin metrede Elvan Abeylegesse, 5 bin de Alemitu Bekele, 100 metre engellide Nevin Yanıt Barcelona'da tarih yazmalarına rağmen ne yazık ki üç büyüklerin köy takımları karşısında aldıkları beraberlikler kadar ilgi görmediler. Manşetleri süsleyemediler. Sanırsın her gün bu ülkenin birkaç atleti rekor kırıp altın madalya kazanıyor. Sokağa dökülen yok. Taksim'de kutlama yapan yok. Oysa alınan madalyalar öyle böyle değil. Bu destanımsı zaferlerde her kimin emeği varsa hepsinden Allah razı olsun. Milletçe onlara borçluyuz. Futbol dışında 20'ye yakın amatör branşa bütçe ayıran, futbol kulübü gibi değil gerçek bir spor kulübü gibi hareket eden ve Nevin Yanıt'ı da kanatlarının altına alan Fenerbahçe'yi ayrıca kutluyorum. Artık Kanarya'nın Avrupa şampiyonu bir atleti var..

Garajdaki Ferrari!
Geçen sezonun ikinci yarısından itibaren garaja girdi ve bir türlü çıkmıyor. Maliyeti çok yüksek olmasa şimdiye çoktan gönderilmişti. Son kez uyarıldığını biliyorum. Umalım ki bu uyarıları dikkati alıp kendini toparlasın. Yoksa formayı rüyasında görür.

* * *

İstemek, "İstiyorum" demek değil, harekete geçmektir. Andrei Maurois



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

GÜNÜN DİĞER YAZARLARI

SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor