19 Kasım 2013 | Salı

Terim'in parası

Söz konusu Milli Takım'ın başındaki Fatih Terim olunca, bazılarının iştahları kabarıyor. Hocanın ardında Galatasaray'ın gücü varken gıkları çıkmayanlar bu zırh düşünce anında saldırıya geçiyorlar.
Milli Takım'daki Terim'i bir nevi korumasız olarak görüyorlar. Böyle düşünenlerin büyük bir yanılgı içinde olduklarını söylemekten mutluluk duyduğumu belirtmek isterim.
Neden mi? Efenim şundan; Milli Takım'ın teknik direktörüne yapılan her saldırıda, onun yanında olmak bizim boyun borcumuzdur.
O nedenle Galatasaray'dan Terim'in aldığı rakamları asla yazmayıp çizmeyenler birden bire Milli Takım'dan aldıklarını sorgulamaya başlayanlar, önce gazeteciğilin kişilere ve kurumlara göre değişmediğini öğrenmek zorundalar.
Bir teknik adamın kulüpten aldığı sorgulanmıyorsa, Milli Takım'dan aldığı da dile dolanmamalıdır. Diyeceksiniz ki Milli Takım hepimizin ve "Hepimiz" adına bu rakamları konuşuyoruz.
O zaman ben de şunu derim; sizin 20 milyon Galatasaraylı bu konuları hiç merak etmedimi ki, yıllarca hiç girmediniz bu toplara.
Dolayısıyla kimse masal anlatmasın. Milli Takım'da doğru bir isimle uzun bir yola çıkılmıştır. Hepimiz, hepimiz isek, "hepimize" düşen destek olmaktır, köstek değil.
Öte yandan Terim ne kazanıyorsa karşılığını, mesaisinin her saatini Türk futboluna ayırarak verecektir.
Dolayısıyla 8 milyonluk Hiddinkler'le, bizim hocamızı karıştırmasın kimse.
Uzun sözün kısası, Demirören'in en doğru icraatı Fatih Terim'le 5 yıllık sözleşme yapmaktır. Hoca bu süreyi rahat bir ortamda tamamlarsa Türk futbolunun çehresini değiştirir. Bunu bugün yazıyorum, zamanı gelince de "Bakın 5 yıl önce ne yazmıştım" derim. Haberiniz olsun.

Beşiktaş TV ve Bilic
Beşiktaş TV son dönemdeki en iyi işini yaptı ve Slaven Bilic'i izleyicilerle buluşturdu. Yaklaşık 3 saatlik programda hepimiz sorular sorduk, Hırvat teknik adam da açık yüreklilikle cevapladı. Kongrede bana yaptığı saygısızlığa rağmen Tuğrul Yenidoğan'ın bu doğru hamlesini alkışlamazsam, kendimle çelişirim. 'Doğruya doğru' demek bizim düsturumuz.

ROTASYON
Beşiktaş Televizyonu'na konuk olan Bilic'e rotasyonla kadro istikrarı arasındaki hassas dengeyi hatırlatıp, bu dengeyi kurup kuramadığını sordum. Hırvat hoca Tromsö maçındaki kadro ile sonrakiler arasındaki farkları ortaya koyarak rotasyon yaptığını söyledi. Kendince haklı olabilir ama gereken zamanlarda doğru bir rotasyon hamlesi yapıldığı görüşüne katılmıyorum. G.Saray derbisi ve sonrasındaki dört hafta, küçük hamlelerle geride kalan oyuncuları hazır tutmak için iyi bir fırsattı, kaçırıldı. Puan kayıplarını da ben buna bağlıyorum.

Franco'ya yazık!
Aklını ayaklarına indirebilen kaç stoper tanıdınız bilemem ama Pedro Franco öyle biri. Ne var ki haddinden fazla kulübede oturması bu genç adamı duygusal bir çöküntüye sürükledi. Bilgi doğruysa Bilic'le konuşup gitmek istediğini söylemiş. Çünkü Kolombiya Milli Takımı'nın dünya kupası kadrosunda olmayı çok istiyor. Yerden göğe kadar haklı, böyle bir oyuncuya yedek kalmak ağır gelir. Hele Escude'nin ardında yedek kalmak iki kere ağır gelir!

EVLAT OLSA SEViLMEZ
Fernandes öyle bir arıza ki sosyal medya deyimiyle "evlat olsa sevilmeyecek" durumda. Yahu arkadaş bir yüzün gülsün, bir aklını başına topla, giydiğin formanın farkına var. Bir istediğin rakamlara bak, bir de aynaya! Beşiktaş'tan sonra nereye gideceksin, Katar'a mı? Niyetin Quaresma gibi olmak mı, öyleyse yolun açık olsun. Bırak insanları kadırmayı, taraftarın sana olan sevgisini böyle kullanma. Ya yanlıştan dön, ya çek git!

SELÇUK YULA UNUTULMADI
Selçuk Yula ile hiçbir fikrimiz örtüşmedi, aynı ortama geldiğimizde sık sık tartıştık, hatta zaman zaman kendimize yakışmayan şeyler yapıp kavga sınırına yaklaştık. Bunlar gerçek, lakin bu gerçeklerin hiçbiri Selçuk Yula'nın kalemine duyduğum saygıyı değiştirmedi. Fenerbahçeli olarak bana göre dünyaya sarı-lacivert bakıyordu ama bu konuda açık yürekliydi, gizlisi, saklısı yoktu. Adamca yaşadı, alın teriyle kazandı. Geçenlerde ardından bir organizasyon yapıldı, iyi de oldu. Dostlar toplanıp, Yula için bir şeyler yaptılar. Hepsine teşekkürler. Kim oldukları hiç önemli değil. Vefalı oldukları ise kesin.

KiĞILI'NIN ÖNERiSi
Abdullah Kiğılı yılların işadamı. Kazanca giden yolun, önce masrafları düşürmekten geçtiğini iyi biliyor. O nedenle üç büyüklerin ayrı ayrı mağazalar açmaktan vazgeçip ortak mağazalar açmaları gerektiğini düşünüyor. Ben bu öneriye Trabzonspor ve Milli Takım'ı da eklemek istiyorum. Harika bir öneri. Şöyle düşünün, devasa mağazalar ve içinde dört büyüklerin taraftarları alışveriş yapıyor. Güzel olmaz mı? Masraflar dörtte bire, beşte bire düşecek, cirolar en azından bugünkü haliyle kalacak, muhtemelen de rekabetten dolayı artacak. Bence kulüpler bu öneriyi reddetmeden önce çok iyi düşünmeliler. Burada "kazan, kazan, kazan" yani kazanoğlu kazan var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

GÜNÜN DİĞER YAZARLARI

SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor