20 Eylül 2010 | Pazartesi

1'lik beraberlik günü

Bu kez "derbi"nin anlamı için "keskin tıraş bıçağı" idi. Bu maçtan çıkacak sonuç, sadece Aykut Kocaman'ın kariyerini tartışmaya açmayacak, sarı-lacivertli yönetimde de taşları yerinden oynatacaktı. Bu nedenle, özellikle ilk dakikalarda yenilecek bir gol, düzeni ve motivasyonu bozacak, istenmeyen "sonu" hazırlayacaktı. İşte bu yüzden "önce durdur, sonra vur" taktiğini benimsemişti. Öyle ki, ilk 25 dakikada hangi takımın deplasmanda oynadığı belli değildi. üç forvetle yükleniyor, Fenerbahçe iyice kapanıp, ürkek kontrataklarla yoklama çekiyordu.
İlk dakikalarda 4 Beşiktaş savunmacısı arasında yalnız kalıp,Fatmagül gibi hırpalanan Niang, kendini çizgiye atınca sarı-lacivertli ekip, iyice santrforsuz kaldı. İlk 25 dakikayı izleyen en fanatik Fenerbahçelibile takımının bu sahadan bırakın galibiyeti, bir puanla bile çıkacağına ihtimal vermezdi.

DİA AKMAYA BAŞLADI
Değişim, Beşiktaş'ın sağ kanat savunmacısı Ekrem Dağ'ın sakatlanması ile başladı... Beşiktaş sağlık ekibi sakat futbolcusunu uzun süre kenarda, sonra da sahada tutmayı tercih edince, açılan bu gedikten Dia akmaya başladı. Fenerbahçe bir dakika içinde bu kanattan üç ciddi atak geliştirdi. Sonuncusunda Lugano'nun rakibine yaptığı ve kurallar içinde olup olmadığı tartışma yaratan şarjdan faydalanarak vuran Mehmet Topuz'un kafa şutunda top Zapo ile üst direk arasında sıkışıp, geri döndükten sonra Niang'ın önüne düştü. Bu futbolcunun vuruşu hem tabelayı hem de maçın gidişatını değiştirdi. 1-0...

İBRAHİM DEPLASMANA
Bu arada gol öncesindeki ortada kaleci Hakan'ın zamanlama hatası affedilir gibi değildi. Son zamanlarda F.Bahçe'nin kazandığı pek çok golde rakip kalecilerin büyük hatasını görüyorduk.
Hakan bu zincire yeni halka ekledi.
'ın oyunu terketmesi, yerine giren İbrahim Üzülmez'in ise sağ kanatta "deplasmana" çıkması Beşiktaş'ı iyice dağıttı. 38. dakikada kaleci Hakan'ın başına golden daha kötüsü geldi: Şovmen Beyaz'ın tanımlamasıyla "Taş gibi köy çocuğu" İbrahim Üzülmez'in dizi... Hakan'ın sakatlanarak çıkmasının getirdiği moral bozukluğu da eklenince siyah-beyazlılar için kabus dakikaları da başlamış oldu. 43'te Gökhan Gönül topu 50 metre sürüp, Niang'a "Al da at" dedi ama Niang bu ikramı reddetti. 45'de Dia, 45 artı 6'da (İlk yarı 52,5 dakika sürdü) Alex genç kaleci Cenk'e takılmasa, maç Fenerbahçe lehine daha ilk yarıda bitmiş olacaktı.

İlk yarının önemli notlarından biri de Nobre'nin arka arkaya iki pozisyonda Volkan'a yaptığı sert müdahalelerdi. Nobre yarın dünyaevine girecek milli kaleciyi gerdeğe sokmamakta kararlı görünüyordu.(!) Özellikle Volkan'ın kasığına doğru aldığı darbe, tribündeki nişanlısı Zeynep Sever'i çok telaşlandırdı.
Sakat sakat oynayan o Volkan, ikinci yarının başında Quaresmave Guti'nin iki ölümcül şutunu önleyerek, takımına direnme gücü veren isim oldu. Bu arada Bilica'nın, Nihat'ın şutlarına karşı kendini topun önüne atarak verdiği cansiperane mücadele de takdire değerdi.

EMRE'YE KIRMIZI ÖNLEMİ
İkinci yarının ilk dakikaları da tıpkı ilk yarı gibiydi. Fenerbahçe kapandı, Beşiktaş saldırdı. Ama önemli pozisyonlar yine Fenerbahçe'nin kontrataklarından geldi. Aykut Kocaman'ın, Emre-Özer değişikliği ise sinir katsayısı giderek artan ve her geçen dakika biraz daha "tahriklere kapılan" Emre'yi kırmızı karttan koruma amaçlıydı. Aslında her iki teknik direktör de iki sürpriz golcü hazırlamıştı. Fenerbahçe'de , Beşiktaş'ta ise Ernst, markaj altındaki forvetlerin boşaltacağı alanlara sızmakla görevliydi. Ancak maç, teknik direktörlerin öngördüğü şeklin dışında gelişince, iş yine hücumdaki yetenekli ve yaratıcı ayaklara kaldı. Nobre agresif ve istekli haliyle Fenerbahçe stoperlerini bir hayli bunalttı. Niang ise yakaladığı sayısız gol pozisyonunun sadece bir tanesinden faydalanabildi. Performansı merakla beklenen Mehmet Aurelio ise ikinci yarıda yaptığı kritik bir müdahalenin dışında vasatın üzerine çıkamadı.
Beşiktaş'ın en başarılı ismi tartışmasız Zapo'ydu
. Alex ise Türkiye'de futbol oynadığı dönem içinde belki de son vuruşlarda en başarısız olduğu maçı yaşadı.
Onun Niang ile beraber giriştiği gol kaçırma yarışı yüzünden Aziz Yıldırım'ın, locasında 10 yaş birden ihtiyarladığını fark ettim!.. Dia'nın 74'te kaçırdığı ise sarı-lacivertli tribünlere "keçileri kaçırtacak" cinstendi. Bu "hovardalık", maçın kırılma anıydı.
Guti bir-iki ara pası dışında maça ağırlığını koyamadı. Beşiktaş'ın garajındaki en parlak marka olan Q7'nin ise bu maçta bir lastiği patlak gibiydi. Quaresma sol şeritten çok defa süratle indi ama son vitese bir türlü atamadı.

FENER BUNA SEVİNEMEZ
Aykut Kocaman, Alex'in yerine Cristian'ı alıp, "tek golün üzerine yatma" hevesine girerken, Bobo'nun oyuna girmesi ise Beşiktaş'a hayat öpücüğü verdi.
82'deki şutu,Volkan - Özer ortak yapımı bir "mucize" ile savuşturuldu. Ama iki dakika sonra aynı futbolcunun geliştirdiği atakta Volkan'ın penaltı yapmaktan başka çaresi kalmamıştı. Penaltıyı kullanan Guti, Volkan'ın müdahalesine rağmen ağları bulunca, Fenerbahçe forvetine de "kaçanlara yanmak" kaldı...
Gün, 1'lik "beraberlik" günüydü...
Ama Fenerbahçe cephesi buna "sevinecek" gibi görünmüyor...
Hakem Cüneyt Çakır zaman zaman kontrolü elden kaçırır gibi olsa da maçı büyük bir kaza yaşamadan atlattı. Aklıma takılan ise maç boyunca Çakır'ın yüzüne tutulan lazer ışığıydı... Sahi, bir insan hakemin gözüne neden lazer tutar?
Mantıklı cevabı olan varsa, bana da söylesin. Elalem laseri icat edip, kansız ameliyat yapar, biz hakemin gözüne tutmak için kullanırız. Allah cümlemize akıl fikir ihsan eylesin. Amin.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor