Yunus Akgül

Yunus Akgül

28 Mayıs 2016 | Cumartesi

Eski çınar şimdi Noel ağacı

Roma'nın seçkin askerlerinin adıdır lejyoner... Fransızlar da para karşılığı savaştırdıkları yabancı askerleri lejyoner olarak tanımlar.
Kelimenin spor terminolojisindeki karşılığı ise asıl manasından farklı olarak "Ortaya karışık" bir hal arz eder. Spordaki lejyonerlik, gurbet eldeki ülke temsilcile1rini anlatır. Başka bir bayrak altında sahalarda, salonlarda, ringlerde mücadele etseler de onların kalpleri ana vatanlarıyla, vatandakilerin kalpleri de onlarla atar; rakiplerinin karşısında dualar onlar için edilir.
Biz,"Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez" sözünde olduğu gibi inanır, bilir ve hissederiz.
Kalplerimiz gurbeti vatan yapan gençlerimizle atarken orada durum aynı mıdır; işte ora sı düşündürücüdür.
Ailelerinin kendilerine verdiği Türk isminin ağırlığını taşıyamayan ve altında ezilen bu gurbetçi gençlerimizin büyük çoğunluğunun ruhen bizimle olmadığı gerçeğiyle maalesef karşı karşıyayız.

Hasanlar Hansel, Ayşeler Gretel olunca
Avrupa'ya 1960'lı yıllarda işçi olarak gönderdiğimiz göçün ilk temsilcileri nene ve dedelerimizde, ikinci kuşak anne ve babalarımızda gördüğümüz vatan hassasiyeti, bugünkü üçüncü kuşak nesilde Avrupa'da yabancı, Türkiye de gurbetçi olmanın getirdiği bir vatansızlık duygusu olarak tezahür etmektedir.
Her ne kadar bizimle aynı isimleri taşısalar da, arada kalmışlık duygusuyla kimlik bunalımı yaşayan Hasanlar o ünlü masaldaki gibi Hansel'e, Ayşeler de Gretel'e dönüşmüştür bugün… En üzücü olanı da, bize karşı ciddi manada bilenmiş olmalarıdır.
2016 Avrupa Şampiyonası'nda mücadele edecek olan A Milli Futbol Takımımız'ın İngiltere ile oynadığı hazırlık maçını yöneten Türk asıllı Alman hakem Deniz Aytekin'in verdiği o ofsayttan gole, uyduruk penaltıya ve ikinci golü yememize sebep olan o kornere bir daha bakarsak, tespitimiz doğrulanır. Maç boyunca bütün inisiyatiflerin İngiltere lehine kullanılmasını saymıyorum bile… "Türk asıllı olduğu için büyük bir psikolojik baskı altındaydı. Bu yüzden Türkiye lehine kararlar verdi dedirtmemek için bu hataları yaptı" yorumunda bulunan bazılarımıza, şunu
hatırlatmakta fayda görüyorum.
Avrupa'da yaşayan gençlerimizin özellikle üniversite seviyesine kadar okumuş olanları, ciddi manada Türk düşmanlığı eğitiminden geçiriliyorlar.
Okudukları bütün tarih kitapları, Türkleri 'Barbar' diye tanımlıyor.
Ben de bu nedenle, ister istemez Deniz Aytekin'de "Soydaşlarıma yanlış yaptım ve ayıp ettim" hissiyatı yerine, "Şu barbar Türklere geçit vermedim" övüncü vardır diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Hadi sporu bir kenara bırakalım, sanki politikada durum farklı mı?
Avrupa'da söz sahibi olan milletvekili, belediye başkanı, meclis üyesi olan isimdaşlarımızdan kaç tanesinden Türkiye'nin hayrına veya Türkiye sevdası içeren bir söz işittiniz?

Özdemir örneği
Yeşiller Partisi milletvekili Cem Özdemir'i hatırlayın; nerede aleyhimize bir etkinlik varsa hep orada; Türkiye düşmanı politikacı Claudia Roth ile yarışmakta… İstisnalar kaideyi bozmasa da, Avrupa'daki üçüncü nesil Türkleri büyük oranda kaybettiğimiz aşikar… Tam da burada, zamanın Gençlik Spor Genel Müdürlüğü yöneticileri olarak hayata geçirdiğimiz "Avrupa'daki Türk Gençliği Kendi Kültürü ve Tarihi ile Buluşuyor" projemizden söz etmek istiyorum. İsimlerimizin aynı olması dışındaki
ortak paydalarımızın yok olmaya başladığını fark ederek hayata geçirdiğimiz proje kapsamında, 2009 yılından itibaren her yıl Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yetişmiş ve orada okuyan Türk asıllı 400 civarında genci Türkiye'ye getirdik.
15 gün boyunca toplam 9 ilin kültürel ve tarihi mekanlarını gezdirerek, öz kültürleri ve milli değerlerini yakından tanımalarını sağladık.

'Ne kadar büyük bir milletmişiz' dediler
İstanbul'da tarih ve kültürlerinin muhteşemliğiyle, Edirne'de Mimar Sinan'ın ustalığıyla ilk defa karşılaşan gençler, Çanakkale Şehitlikleri ve Afyon Kocatepe'de "Vatan ne demek?" anlamışlardı.
Bilecik'te Şeyh Edebali ve Ertuğrul Gazi Türbesi'nde Diriliş'i görüp, Konya'da Mevlana ile tanışırken, ilk Osmanlı başkentimizin Bursa olduğunu bu gezi sayesinde öğrendiler.
Nevşehir'de çanak çömlek yapmanın zevkini tadıp, nihayet Ankara'da Anıtkabir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ile final yaptılar. İçlerinden bir tanesinin, veda gecesinde yüreğinden dökülenler hala kulaklarımda çınlar.
"Türkiye gezisi teklifi gelince biraz gezer, eğlenir ve döneriz diye düşünerek bu geziye katıldım.
Fakat bu onbeş günlük gezide yaşadıklarım, hayata bakış açımı değiştirdi. Ne kadar büyük bir milletmişiz; tarihe ne büyük eserler kazandırmışız.
Özellikle Çanakkale'de, şehitlikleri gezdikten sonra ülkemin değerini daha iyi anladım. Oysa, bizim okuduğumuz okullarda böyle öğretmediler bize… Türkler hep barbar insanlardı.
Okuluma bir Türk öğrenci gelse ondan kaçardım. Bu gördüklerimden sonra şimdi bir dernek kurup bütün Türk öğrencileri toplayacağım, gerçek Türkiye'yi ve tarihimizi Avrupalılara anlatacağım." Ben, o gezilere katılan tüm gurbetçi gençlerin, aynı duygu ve düşüncelerle geri döndüklerinden eminim. Bunun içindir ki, gençlik ve spor kaynaklı benzer projeleri acilen çoğaltmamız gerektiğine inanıyorum. "Utansın" şiirinde, durumu özetleyen üstad Necip Fazıl Kısakürek'i, vefatının 33. yılı olan haftada rahmetle anarak bitirelim.
"Eski çınar şimdi Noel ağacı /Dallarda iğreti yaprak utansın/ Ustada kalırsa bu öksüz yapı /Onu sürdürmeyen çırak utansın..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

GÜNÜN DİĞER YAZARLARI

SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor