18 Ağustos 2014 | Pazartesi

Düzeni bozmaz

İsmail Kartal'ın ilk basın toplantısında söylediği bir cümle çok önemli… "Bu takımın 10 yıldır oynadığı bir sistem var.
Bir, iki oynama yapabiliriz ama düzeni değiştirmek gibi bir fikrim yok"… Amerika'yı yeniden keşfetmeye kalkmadan yoluna devam edecek.
Bir sürü avantajı cebine koyacak.
Oyuncularla tek tek uzun görüşmeler yapmak zorunda kalmayacak.
Rakip analizleri sonrasında görevlendirme de tereddütler yaşamayacak.
Elindekilerin neyi yapıp, neyi yapmayacağını bilecek çünkü.
Bu yorum başka bir duygunun da işaretidir. İsmail Hoca kompleks koymuyor ortaya. Ego sahibi bir çok teknik adam, gelirler ve hemen kendi imzalarını atmaya kalkarlar. "Mirasyedi" gibi görünmek istemezler.
Halbuki ortada başarılı bir takım ve düzen varsa, değiştirmek ne kadar akıllıca olur ki? Olympiakos maçı bir geri dönüş işareti değil, aksine yarım kalan serüvenin yeniden başlaması gibi algılanmalı."
Topa sahip olarak" bu takım Avrupa Ligi'nde yarı finale kadar gitti. Hem de iki kulvarda daha mücadele ederek.
Aykut Hoca döneminin zorlukları yok kapısında. Ersun Yanal ile geçirdiği tecrübe de önemli dersler almasını sağladı. Çünkü iki zıt felsefede de çalıştı.

İyi sonucu kovala
Ve kararını bir öncesinden yana verdi. Tempoyu zorlayan, risk alan, belli bir düzene sahip olmayan ama seyredenler için keyif veren amaçtan vazgeçti. Onun yerine oyunu kontrol ederek, sonucu da elinde tutabilmeyi istiyor. Benim beklentim bu düzeni tempolu oyun ile entegre etmeyi başarması.
Eminim bunu O da çok isteyecektir.
Fakat '4. yıldız' buna izin vermeyecektir. Şampiyon olmak zorundalar, bu yüzden iyi futbolu değil, iyi sonucu kovalayacaklar.

ADAM ADAMA!
Aziz Yıldırım, her maça gideceğini açıkladı. Aykut Kocaman'dan sonra Ersun Yanal'ı da istifa ettirerek, büyük bir sorumluluk aldı üstüne. Taraftarının koşulsuz desteğini kaybetmeye başladığını gördü. İtibarsızlaştırma politikası, geçmişi ve emekleri küçümseyen tavrı, başarıları sadece verilen primlere endekslemesiyle, bir anda insanların gözleri açıldı. Aziz Yıldırım sorgulandığını, hem de çok sert biçimde eleştirildiğini gördü. Büyüyecek tepkinin, istediği gibi idare ettiği kulüp kongresi gibi olmayacağının farkında. Taraftarın sabrını sınama gafletine düştü. Bu yüzden her maça gidecek, soyunma odasına girecek, oyuncularla teke tek konuşacak, primler vaad edecek ve kazanmak için uğraşacak. Çünkü aksi takdirde hesabın kendisine sorulacağını biliyor. Şemsiye yapacağı bir teknik adam kalmadı artık. "Futbolcuların İsmail Kartal'ı çok sevdikleri" gibi cümlelere fazla itibar etmeyin bu yüzden. Başkan oyuncuları markaja almıştır çoktan.
Bu yüzden sahada hiç biri kenara ağzını açamaz.

Devrim nerede kaldı?
Fatih Terim'in, Galatasaray'dan ayrılıp, Türk Milli Futbol Teknik Direktörü olduğundan bu yana 1 yıl dolmak üzere… Koltuğa oturup, ilk konuşmasını yaptığında 'devrimden' bahsetti.
Sonra… Fatih Hoca'nın adına stat açıldı ama hâlâ devrimin nasıl olacağını öğrenemedik.
Genç futbolcuların nasıl eğitileceğini, onları çalıştıranların nasıl yeterli olacağını, okul ve sınav derdindeki çocukların nasıl sporcu yapılacağını hâlâ bilmiyoruz

SÜLEYMAN SEBA
O günlerde "çömez" muhabirdim. Süleyman Seba ise Beşiktaş'ı sırtlamış götürüyordu. Hem rakiplerle, hem de kulüp içi muhalefet ile uğraşıyordu. Maçlar çekişmeliydi. "Şerefli ikincilikler" deyimi de o dönemlerin eseriydi. Süleyman Ağabey, bazı şeylerin çok farkındaydı ve o "bazı şeylerin" içine kulübünü sokmadı. Bu yüzden kendi camiası tarafından eleştiriliyordu. "Baş edemiyor" diyorlardı. Bütün kulüpler Maliye Bakanı'nın kapısında SSK ve vergi borçlarını erteletmek için dolaşıp, başarılı olunca; "Onlar ödemedikleri paralar ile transferler yaptılar. Biz borcumuzu zamanında ödediğimiz için cezalandırılmış gibi olduk" demişti. Başta İslam Baba olmak üzere, servisin tüm ağır topları Süleyman Ağabey'in sofrasında otururken, bizler o günün gelmesini isterdik. Beşiktaş kadar Türk Futbolu'nun da tartışıldığı, masaya yatırıldığı sohbetlerdi onlar. Kenardan kulak kabarttığımız… Başkalarının asla yaşayamayacağı bir emeklilik geçirdi. Her görenin ayağa kalktığı, her tanıyanın elini sıkmak istediği, her eski dostun sohbet etmek istediği kişiydi Süleyman abi… Hiçbir zaman yalnız kalmadı. Çünkü onunla sadece kulüp başkanı olduğu için dost görünenler yoktu çevresinde. Eski adamlar, adam gibi adamlar; gidiyorlar… Onlar gibisi olmayacak bir daha. Aynı havayı soluyanlar olarak onları taklit etme şansımız var. Küçüklerimize bizim için de böyle düşünme şansını verebilecek miyiz? Önce adam olursak; evet…


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor