13 Mart 2014 | Perşembe

Panikatak

Bülent Yıldırım, soyunma odasına yürümeye başladığında, Ersun Yanal da koşarak koridora gitti. Takımını beklemedi.
Bu eleştiriliyor.
Sahada gerginlik yaşanırken, tribünler oyuncuları tehdit ederken, takımın lideri pozisyonundaki Yanal'dan benim de beklediğim bu değildi. Taç çizgisine doğru yürürsün, oyuncularını sakinleştirir, güvenle soyunma odalarına gittiklerinden emin olursun. Oradaki varlığın oyuncular için bir güvencedir.
Ersun Hoca, bu hareketinin ortamı tanımasından kaynaklandığını söyledi. Sahada olan o… Kulübe önünde, arkasındaki sıralardan gelenleri duyan da o. Trabzon'da uzun süre çalışıp ortamın nereye doğru gideceğini en iyi tahmin edebilecek olan da o… Nitekim "Tepki bana dönecekti. Bu hissettim ve ortam hazırlamamak için koridora gidip, oyuncularımı bekledim" dedi.
Bu tür reflekslerin hiç kimseyi bir karara itmemesi gerekiyor. Çünkü hepimiz insanız. Böyle baskılarla karşılaştığımız anda davranışlarımızın hesabını veremeyiz. Çünkü beynimizin kurgusunda "yaşa" diyen hücreler var ve hakimiyetimizde değil. Gözümüzü kırptıran gerçekler, başka şeyler de yaptırıyor.
Ersun hoca da bu tecrübeyi ilk defa yaşadı. Daha önce olaylar nedeniyle yarıda kalan maçı yok.
Dolayısı ile verdiği kararı onun hissetiklerini bilmeden yargılayamayız.
Sadece fikrimizi söyleriz.

DEPLASMAN DÖNGÜSÜ
İkinci yarı maçları başlar başlamaz deplasman çizelgesi devreye girdi. İlk Galatasaray Gazintep'e gitti. Fark 10'a çıktı. Sonra iki deplasmandan puansız geldi Fenerbahçe, dörde düştü. Sıra ötekine geldiğinde yükseldi.
Deplasman döngüsünü ilk kıracak takım, avantajı da eline alacaktı. Fenerbahçe, Trabzon'da bu adımı attı (Karar verilmedi ama sonucu tahmin etmek zor değil.) Bundan sonra Fenerbahçe baskıyı rakibinin üstüne verdi.
Çünkü kolay maçlar oynamayacaklar ve kazanma ruhunu tekrar vücutlara enjekte etmeleri gerekiyor. Galatasaray'ın yarın akşamki Karabük performansı bu nedenle önemli… Not: Bazı Fenerbahçeliler deplasmanda galibiyet sayılarını gösterip, böyle bir durumun olmadığını söylüyorlar.
Unutmayalım, 4 deplasman maçı uzatma dakikalarında atılan gollerle kazanıldı.

DÖRDÜNCÜ MAÇ
3 Temmuz'dan sonra Avni Aker'de oynanan dördüncü maçtı. Önceki üçünde münferitler dışında olay yaşanmadı. F.Bahçe kazanarak ayrıldığında bile, böylesine toplu eylem gerçekleşmedi.
O zaman neden üç yıl sonra, dördüncü maçta, F.Bahçe forması giymek dışında bir günahı olmayanlara, böylesine şiddet uygulandı?
Kimse bu sözlerden alınmasın, koca koca tuğlalar atıldı sahaya.
İnsanların hayatını tehdit edecek kadar cüratkar davranışlar bunlar.
Trabzonspor'u ve kenti yönetenler olaylara"bahane" yaratmak yerine, dördüncü maçın geriliminin nedenini sormalılar kendilerine.
Son bir yıldır insanları gerdiler mi? Düşmanlar yarattılar mı? Öfke duygusunun ayarlarıyla oynadılar mı? Hedefler gösterdiler mi? Ve hâlâ bunları yapmaya devam ediyorlar mı? "Mücadelemiz camialar ile değil, kişilerle" diyenler, bu ayarı da yapmayı başarmalıydılar.
Trabzon'da bir kıvılcımın nasıl yangına döneceğini bilmeyen yoktur. O yüzden yukardaki sorular, olayların cevabını da verir, fatura adresini de tespit ettirir.

TRABZON EMNİYETİNİN BORCU
Burak Yılmaz'ın suratına isabet eden cismi atanı, Rize emniyeti 3 günde buldu, savcının karşısına çıkardı.
Şimdi sıra Trabzon Emniyeti'nde… Maçı terörize edenleri, oyuncuların sağlıklarıyla oynayanları, elinde bıçakla stada girmeyi başarıp, bununla bayrak kesenleri, tek tek bulup savcının önüne çıkarmalıdır.
Futboldan "nefret" duygusunu çıkartmak istiyorsak, aklında oyunu lekelemek olanların statlarda işi olmaz.

AKILA TAKILANLAR
Galatasaray, Drogba'yı tartışıyor.
Yaşlı kurt olmadığında rakip kaleye gidemiyorlar. Drogba eğer o günü yaşamıyorsa, bu kez de defansif problemler yaşıyorlar. Aykut kocaman'ın Alex ikilemi gibi.
Bu tip oyuncuları kulübede oturtamazsınız.
Egolar buna izin vermez.
Ya Drogba'nın sözleşmesini uzatmak zorundalar, ya da onun kalitesine yakın bir oyuncu bulmak… Beşiktaş'ta tam 'dengeler yerine oturdu' derken iki maçta puan kaybedilmesiyle eleştirilerin dozu artıyor. Üstelik eski yöneticiler de var bunların arasında.
Zirvede mücadele ettiğin rakiplerinin dörtte biri kadar transfer bütçesiyle bir takım oluşturuldu. Üstelik "yıldız"lar ortada yok. Bir Fernandes'i konuşabiliriz, o da kenara çekildi, tribünlerle ipleri kopardı.
Bu ortamda sahada sonuna kadar mücadele eden ve kalitesiyle orantılı oynayan bir takım var. Sonra da çıkıp, "Neden berabere kalıyorlar" diye hesap soruluyor. Özen-Bilic bir felsefe yarattı. Bu kadro, F.Bahçe ve G.Saray'ı geçecek beceriye sahip değil. Buna rağmen "vazgeçmemek" üzerine bir takım inşa ettiler. Saygıya ihtiyaçları var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor