Ömrümüzün kışı başlıyor

Tamam daha yeni bir takım Galatasaray. Kurgusu yeni, isimler yeni... Her ne kadar 'evine döndü' denilse de Terim'i de yeniler arasında başa yazmak gerekecek. Eski olan transferdeki isabetsizlik ve her daim yaşanan, Terim'e özgü, sadece onunla anlamlı olan o meşum gerginlik. Gerçi Süper Lig'in bütün takımları -Kasım sonuna ya da Aralıkta açıklanacak 'şike ile ilgili kararlar'ın kendilerini bir belirsizliğe ittiğini savlıyorlar ama top ortada çim sahanın üzerinde yuvarlanıyor işte... Bu gerginlik içinde Galatasaraylı futbolcuların adale gerginliği taşınan halet-i ruhiyenin de göstergesi bence. Teknik direktörlerinden ya da 'söylentiler' üzerine kurulu bir atmosferden etkilenmemeleri mümkün mü? Profesyonel bu adamlar etkilenmezler böyle şeylerden dediklerimizden Melo aşırı gergin... İlk transfer Elmander gittikçe ağırlaşan bir tank gibi... Baros bir parlayıp bir sönen yıldıza benziyor. Fizik yapısı Türkiye standartlarını üzerindeki Kazım en güçlü yerinden sakatlanıyor. Aylardır hazırladığınız Yekta ve Selçuk da öyle...

Vahim tablo
Buna her hafta yapılan 'mevki değişikliklerini' de eklersek ortaya çıkan tablo vahim. Ama ben daha önce dediklerimdeyim; 'Transfer Sevilla'nın Rakitic'i düşünülebilir mesela. Telaffuz edilecek başka bir isim de Zenit'te problemler yaşayan Danny. Arsenal'in Rosicky'si neden olmasın! Marsilya'nın Lucho Gonzalez'ini de bunlara eklemek isterim. Elmander-Baros ikilisinin arkasında da Selçuk-Melo ikilisinin önünde de koşturacak bir derin adama ihtiyaç var. 'İleri ve vadeli düşünen' bir takım için olası transfer girişimleri ta baştan bunlar olmalıydı. 'Bana 10'u bulun!' diye bağırıyor Terim. Biz buradan '10'suz olmaz!' diyoruz; büyük bir endişeyle. Bahar bitti. Ömrümüzün kışı başlıyor çünkü...