10 Eylül 2010 | Cuma

Gençlik demeti

Tecrübe, teknik adamların gözünde, gençlere karşı üstünlük kuran en kolay çıkış yoludur.
Sadece tecrübeli diye, bazı isimlerin arkasında durmak, hem emeğe saygısızlıktır.
Hem gençliğe.
Belçika maçında Hakan Balta'nın yerine İsmail Köybaşı oynadı da ne oldu?
Gençliğin dışa vurumunu, cesaretin kazandırma gücüne katkısını izledik.
Ne oldu yani? Belçika'nın sağ kanadındaki tecrübeli adamların karşısında İsmail un ufak mı oldu?
Yoksa güvenin simgesi mi?

***

Bizim izlediğimiz İsmail oynatıldıkça değerini daha anlamlı biçimde dışa vuracağını gösteren elmastı.
O yüzden sırasını bekleyen gençleri işaret etmekte yarar var.
Mesele onlara güvenecek teknik adamlar bulmakta. Aykut Kocaman bunu Okan'la başlattı. Fenerbahçe'nin geleceği Bilica gibilerinde değil, Okan gibilerinde. Mert Günok ve diğerlerinde... Alex bile, bu takımda 18 yaşındaki bir gencin forma giydiğini görebilmek için 6 yıl bekledi. Schuster, Necip'i gözü kapalı takıma koydu.
Ne kaybetti? Hiçbir şey. Ama Türk futbolu bir genç kazandı. Schuster'in, İbrahim Üzülmez'in tecrübesine duyduğu saygıyı, İsmail'in gençliğine duyduğu zaman, ruhundaki cesarete daha bir saygı duyacağım.
***

Rijkaard, başarısızlığın getirdiği tedirginlikle, Emre Çolak'a açtığı kapıları bir anda kapattı.
Ama Rijkaard'ın ruhundaki gençlik ateşi sönmez. Emre Çolak'ın yeteneği bu tedirginliği de yener, tecrübeyi de. Galatasaray'da sırasını bekleyenler var zaten.
Sol bekte Berk Neziroğlulları.
Sağ bekte Onur Arıkan. Forvette Berkin Kamil Arslan.
Hepsi de geleceğin yıldızları.
Gençlere gardiyan olmakla, gençliği sergileme sistemlerini hayata geçirmek arasında cesur teknik adamlık yatıyor.
Gerçek başarı da budur.
Transfer bonkörlüğü değil.
***

Yabancı tutsaklığından kurtulmak için, gençler.
Ekonomik gelişme için gençler.
Büyüme hızı için en anlamlı gerekçe gençler.
Gençlerin ipiyle kuyuya inenler, yukarı çıkmayı en çok hak edenlerdir.

* * *
MİLLİ TAKIM'DAKİ SEYİR GÖREVLİLERİ
Kazakistan maçından sonra, Belçika karşısında da gördük ki...
Milli Takım'da, kapıyı kapatırken, pencereleri açan bir savunmamız var. Yenilen goller, kulüp takımlarımızın milli versiyonu. Futbol, beden gücü kadar düşünce gücü gerektiriyor. Ne yazık ki hatalarında ısrar edenlerin düşünce gücünün zayıf olma ihtimali, ihtimal olmaktan çıkıyor.
Milli Takım, yediğinden fazlasını atmakla yükümlü bir takım haline geliyor.
Bunun altından kalkması pek kolay olmaz.
Görünen bir gerçek varsa... Bu savunmayı ayakta tutan en önemli güç Gökhan Gönül. Çabukluk onda, kademe anlayışı onda, İkili mücadelelerde çelik kaburgalı.
Ama bir adam nereye kadar yetebilir ki.
2 maçta 6 puan önemli... Düşlerin arkası sağlam ama gerçeklerin önü sakat. Belçika maçı göstermiştir ki...
Milli takımdaki seyir görevlilerinin adam kayırma işlemlerine son vermesi gerekiyor.
Ya da Hiddink'in gerçek bir teknik adam olarak futbolcu izleme işlemlerine başlaması...

* * *
NE GEREK VAR
Fenerbahçe, Kazım'ı hâlâ elinde tutuyor. Kazım da umutla bekliyor, "ihtiyaç halindeki can yeleği gibi..." Oysa sorumsuzları sık sık bağışlamak, onu ahlaksız yapar. Kolay affedilmenin bedelidir. Kazım'ın bugünlere gelme sebebi.

* * *

ERDİNÇ ŞEHİT...
Para için her şeyi yapanların menajerliğine, "yarasalık" derim. Mesleğini adam gibi yapanlara menajer derim. Bakınız: Erdinç Şehit...

* * *
ARDA: YÜK ASANSÖRÜ
Belçika maçında, Arda Turan'ın saldırı gücü en üst düzeydeydi. Takımı sırtında taşıyan yük asansörüydü. Yetmedi, rakibi en güçlü yerlerinden vurdu. Attığı golde, talihin adını "ıstakasıyla sevişen bilardo topu hüneri" olarak yorumlayalım. Baktım da yenilgiden kurtulma sahnesinde de başrol ondaydı. Galibiyeti koruma sahnesinde de. Belçika maçındaki galibiyetten onu sorumlu tuttum. Olası bir yenilgiden onu muaf tutardım çünkü.

* * *
GEÇMİŞ MUTLU GÜNLER
Bayramların bayram gibi yaşandığı zamanlarda.
Radyoda maç dinlemek, şimdi iki kişiyle bir maçı anlatamayanları ekranda izlemekten bin kere değerliydi.
Gazetelerin sayfaları henüz kulüplerin forma rengine boyanmamıştı.
Televizyonlar çeteleşme işlemlerine başlamamıştı.
Tarafsızlık erdemdi.
Popüler olmak için her yolu denemek ahlaksızlıktı.
Yalan olmazdı ama kulüp başkanları da gazetelere haber şantajı yapamazdı.
Bugün bayram.
Benim sözüm değil, Dante'nin sözü... "Geçmiş mutlu günlerin, dertliyken anılmasından
daha büyük acı yoktur."

* * *
ASIL GERÇEK
Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel, Fransa maçını izleyen milli takım futbolcularına, Fransa maçı için "50 adet davetiye gönderdik" diye açıklama yapıyor.
Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, "Hayır. Kişi başı 250 dolar ödedik" diyor.
Mesele bu noktaya geldiyse.
Ortada Futbol Federasyonu'nun FIBA'ya ödediği 12 bin 500 dolarlık gerçek mevcutken.
Benim merak ettiğim.
Bu 50 davetiyenin kimlere gittiği. Yalanın arkasındaki asıl gerçek bu çünkü!

* * *
HAFTALIK
Cast ajanslarından adam bulsalar.
Bu Milli Takım'ın savunmasında çok daha iyi iş yapar.
Kayserispor yönetimi, Fenerbahçe'den transfer ettiği Önder Turacı'yı, bu haftaki maçta oynatmama kararı aldı. Fenerbahçe rica etti ya... Bu zavallı gurur da onların olsun.
Milli Takım'da Ahmet Güvener'in yerine yeni genel sekreter Lütfi Arıboğan. Milli Takım'da böyle adamlığa ihtiyaç çok.
Yolu açık olsun.
Galatasaray bu sezon şampiyonluktaki rakibini Fenerbahçe olarak açıkladı. Trabzonspor ise Beşiktaş olarak.
Bu işte bir ters bağlama var ama...
Hayırlısı...
Futbolda yeni sloganım.
Kaybederken zarif olmak.
Kazanırken zorba olmaktan bin kere değerlidir.













Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor