İşte bu yüzden

Futbol oyununda en belirleyici unsur, futbolcuların gösterdiği performanstır. Performans denilen şey de büyük ölçüde psikolojiktir. Zaten bazen bir takımın, futbolcunun kapasitesi ve tekniği ile performansı arasında çelişki bulunmasının nedeni de budur. Performans sadece kapasitenin o maça yansıyan bölümüdür. Dolayısıyla teknik direktörlerin en önemli görevlerinin başında elindeki kadronun kapasitesinden yararlanmak, oyuncularının performansını yukarı çekmek geliyor. Bunun yolu da takım ruhu yaratmak ve grubun moralini yüksek tutmaktan geçiyor. Zira ancak böylece oyuncularınızın yaptığı işten haz almasını, kendilerine, hocalarına ve arkadaşlarına güvenip, inanmasını sağlayabilirsiniz. Elbette Daum gibi bir teknik direktörün bütün bunları bildiğinden hiçbirimizin şüphesi yoktur. Ancak, Fenerbahçe'nin bu sezonki performansı ile kapasitesi arasında çelişki olduğu da şüphe götürmüyor.

Çıkışları bunu kanıtlıyor
Keza kadronun derinliğinden yeterince yararlanıldığını, yerinde ve zamanında yapılan rotasyonlarla grubun yüksek bir moralle donatıldığını, fiziksel ve zihinsel açıdan her türlü teknik heyet katkısının yapıldığını da (en azından sezonun önemli bölümü için) söyleyemiyoruz. Sarı-lacivertlilerin (önemli sakatlıklara rağmen) son haftalardaki çıkışı da kanıtlıyor ki, bu kadronun kalitesi, teknik ve taktik kapasitesi azımsanamaz. Doğru yönetildiğinde, kadro derinliğinden yararlanıldığında yenemeyeceği takım yok en azından ülkemizde. Grup toplantıları ve antrenmanlarda bilimsel yöntemlerle önderlik yapıldığında, gereken karşılığı veriyormuş demek ki bu kadro. Ya da kondisyonu yeterli düzeye getirildiğinde, Baroni-Selçuk demeden forma adil şekilde dağıtıldığında, kalite ve kapasitelerine inandırıldığında azımsanamayacak zorlukların üstesinden gelebiliyormuş Alex ve arkadaşları. "Fenerbahçe şampiyonluğun en büyük adayıdır" dememin ve olumsuzluklarda genelde Daum'a fatura çıkarmamın nedeni de buydu işte.