İbrahimovic ve Hayro
İlk yarıda Galatasaray lehine olan tek şey, Ajax'ın "maden" olarak tanımlayabileceğimiz kalecisiydi. Peki; iyi bir kaleci olarak bilinen Cillesen'in eli ayağı neden birbirine dolanıyordu?
İmdadıma maçın spikeri Cem Yılmaz yetişti. Cem bir ara Galatasaray taraftarına Telles transferinin olumluya döndüğünü müjdeledi(!).
7 milyon euro'luk Aysal teminatıyla kriz (!) aşılmıştı. Balkanlar ve Avrupa'nın önümüzdeki 87 yıla damgasına vurması beklenen Hajrovic transferiyle birlikte, Telles'teki nefes kesen(!) gelişme Ajax'ın file bekçisini de heyecanlandırmıştı belli ki… 10 milyon euro'luk Bruma başta olmak üzere, Selçuk ve biraz Burak dışında tüm Galatasaray dökülüyordu. Bu arada Cem Yılmaz için de bir parantez açmalıyım.
Keza; Cem, giderek Arap Stayla (küçümsediğim; Araplık değil, Arap maç spikerlerin maç anlatım stili) bir hal alan Türk maç spikerliği için mesai arkadaşım Ender Bilgin gibi birkaç isimle birlikte istisna durumunda.
Yersiz heyecanlar, güdük hesaplarla maçın önüne geçmiyor, sesini doğru kullanıyor.
Yaşam mücadelesi veren spor kültürümüz açısından, en az saçma sapan transferler kadar, Arabik maç sunumları gibi medya tezahürlerinin de yozlaşmayı körüklediğine inanıyorum.
Ben şimdiden yazayım
İkinci yarıdaki 11'de gözler Hajrovic'teydi şüphesiz. Ona dair "kritik etmek için erken" demeyeceğim.
Çünkü; aslında ÇOK GEÇ… Güzel bir gol atan İbrahim Coşkun'un, Amrabat'ın hatta Aydın'ın bile ondan daha iyi oyuncular olması muhtemel.
Tıpkı Yekta, Bruma ve Sabri'nin de Telles'ten iyi olabilecekleri gibi.
Sizin üç ay sonra soracağınızı ben şimdiden yazayım; "Bu iki transfer niye yapıldı?"
Umarım yanılıyorumdur.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.