07 Haziran 2011 | Salı

Vizyon sıfır, misyon tesadüf!

Bizim büyüklerin 25'şer milyon taraftarı (Çin'de yaşıyoruz ya!) var... 150'şer milyon dolar (bak bu doğru) bütçeleri var!
Başları her sıkıştığında devlet büyükleriyle anında görüşebiliyorlar! Gak dediklerinde ekmek, guk dediklerinde su hazır… Portekiz'de bile havası olmayan Braga ise bir köy (!) takımı. 25 milyon değil, 25 bin taraftarının olup olmadığı da şüpheli. Braga şöyle dursun, Portekiz'in nüfusu bizim büyüklerin taraftar sayıları kadar (!) değil.
Hal böyleyken o minnacık (!) Portekiz üç takımını yarı finale, ikisini finale çıkarıyor, biri de Braga. Daha önce Avrupa'yı sallayan Porto'nun yaptıklarına hiç girmiyorum bile..
Bir çuval başarı, tüm Avrupa'da oynayan onlarca futbolcu ve yıllardır dünya gençlerine yapılan büyük yatırım.
İşte Portekiz futbolunun özeti.

Ya bizimkilerin durumu!
Koridorlarda hakem bekleyenler
mi istersiniz, federasyonu nasıl baskı altına alacaklarına dair planlarını daha sezon başında yapanlar mı?
Maçın başlamasına 48 saat kala rakip takım oyuncularına transfer teklifinde bulunanlar ve sonra o oyuncuyu (Bkz. Emenike) transfer edenler. Lehlerine hatalarda susup, aleylerine olan ilk hakem hatasında kıyameti koparanlar v.s. En uzun vadeli planlarımız bir sezonluk, en büyük misyonumuz da hakemleri etkilemek.
Gerçek bu, gerisi teferruat.
Oysa sorsanız bizimkilerin hepsi dünya kulübü!.. Ne var ki dünya şöyle dursun Avrupa'da bile hiçbirinin esamesi okunmuyor… Pardon, pahalı transferler hariç diyelim. Körlerle sağırlar, birbirini ağırlar hikayesi bizimkisi. Bir şampiyonluk için birbirimizi yedikten sonra, Avrupa'nın en köfte takımlarından tokatı yiyip oturuyoruz aşağı. Vizyon sıfır, misyon tesadüflere bağlı vesselam!
O nedenle Young Boys, Tromsö, Valerenga bile bizim "dünya kulüpleriyle" eşleşince göbek atıyorlar.
Haksızlar mı?

Emre'yi rahat bırakın!
EMRE Belözoğlu'nu en çok eleştirenlerden biri olduğumu herkes bilir.
Ama eleştiri başka, hakaret başka. Hele milli formayı giyeceği bir maç öncesi, ağır ifadelerle saldırmak bambaşka bir şey.
Bir mesaj olayına adı karıştı. Hepimiz üzerine gittik. Ama artık iş araştırma komisyonuna havale edildi. Sonucu beklemeli, Emre'yi rahat bırakmalıyız. Aynı şekilde bazı Fenerliler'in Sadri başkana yaptıkları benzer tacizleri de şiddetle kınıyorum.
Son idman öncesi stat kapısında bana yapılan "Turgay abla!" tezahüratlarına ise gülüp geçtiğimi söylemek istiyorum.

Selçuklar mı, Mehmetler mi?
HİDDİNK, Belçika karşısında orta sahada Mehmet Ekici, Mehmet Topal ve Mehmet Topuz yerine Selçuk İnan ve Şahin'i kullandı.
Çok kritik olan bir puanı tesadüfler sonucu kurtardığımız malum.
Eylüle kadar üç Mehmet'i ve hatta Necip'i orta sahaya monte etmenin bir yolunu bulmalı.
Tabii eylülde burada olmayı düşünüyorsa!!!
Öte yandan savunmanın göbeğinde sorunlar olduğu malum.
O bölgede de Ersan, Toraman, Egemen ve Serdar Kesimal arasından çözüm aranmalı.
Gökhan Zan'ın da, Servet'in de miadı doldu.
Bunu görmek için alim olmaya gerek yok.

Karadeniz Ereğlisi'ndeyiz
BUGÜN Karadeniz Ereğlisi'nde Alen Markaryan'la birlikte Beşiktaşlılar ile buluşuyoruz. Bu nedenle Gençlik ve Spor Genel Müdürü sevgili Yunus Akgül'ün Erzurum davetini mecburen reddettik.
Oysa o güzel tesisleri gezmeyi çok isterdim ama ne yaparsın Beşiktaşlılar'a verilmiş sözümüz vardı.

Haftanın ayıbı:
Sadri Şener ve Emre'ye yapılanlar

Volkan haklı
VOLKAN Demirel, İsmail Er'e verdiği ropörtajda, "Dünyanın en iyi üç kalecisinden biriyim" diyor. Sevgili kardeşime yüzde yüz katılıyorum. Casillas'tan, Neuer'den, Cech'ten eksiği yok, Valdes'den ise fazlası var.
Öz güvenini de kazandığına göre Avrupa arenasına çıkması yakın demektir. Yolu açık olsun.

Tulun hak ettiği yerde!
"FOTOMAÇ, Üniversitelilerle buluşuyor" konferansları sırasında daha yakından tanıma şansı bulduğum Bülent Tulun Galatasaray'da hak ettiği yere tekrar geldi. İşini bilen, sağlam bir karakter olan Bülent Tulun Galatasaray'a yakışan isimdir. Allah mahcup etmesin.

Gümüşdağ yazık eder!
HER şeyden önce bir kulüp başkanı. Yani yıllardır bu camianın içinde yaşanmışlıkları var. Dolayısıyla dengeleri korumakta zorluk çekebilir.
Eğer sevgili kardeşim Göksel Gümüşdağ, federasyon başkanı olursa en büyük zorlukları da kendisi yaşayacaktır.
Sürekli iki arada bir derede kalması büyük ihtimaldir.
Kaldı ki Abdullah hoca ile birlikte ortaya çıkardıkları müthiş bir değer olan İstanbul Büyükşehir Belediyespor efsanesi de muhtemelen kendisinden sonra çöküşe geçecektir.
Yazık olur. Çok yazık olur.

Hasan Doğan ve Özgener
RAHMETLİ Hasan Doğan çok büyük bir kararsızlık yaşarken gecenin bir yarısı ona şöyle demiştim: "Abi ya bu futbola sahip çıkarsın ya da bundan sonra olacakları görüp ömür boyu vicdan azabı çekersin.
Türk futbolunun adaletli, dik duruşlu bir başkana ihtiyacı var, mutlaka aday olmalısın." Elbette Hasan abi gibi prensip sahibi bir insanı sadece bu sözler ikna etmedi ama karar vermesinde etkili oldu diye düşünüyorum. İyi ki de oldu. Hasan Doğan'la birlikte Türk futbolunun çehresi değişti. Ardından gelen Mahmut Özgener de aynı çizgiyi korudu.
O nedenle yıllar önce Hasan abiye dediğimi şimdi Mahmut başkana söylüyorum: "Sevgili başkan ya Türk futboluna sahip çıkarsın ya da bugüne kadar Hasan Doğan ve senin yaptığınız her şeyin kısa sürede yok oluşunu kenardan izlersin."
Biliyorum yorgunsun. Biliyorum kırgınsın ama söz konusu olan Türk futboluysa bunların hiç bir önemi olmamalı derim ben.
Bilmem ki ne dersin sen?



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor