İngiliz'e Fransız doktor!

Carvalhal ters toplarda kısa kalan Ekrem'in yerine daha uzun ve daha disiplinli olan Hilbert'i koydu. Bu akıllıcaydı.
Stoke City, futbol takımı falan değil, bildiğin Taçspor! Bütün sistemleri taçtan gelecek ortalarda rakip kaleciyi "sırıklarla" kontrol altına alıp karambolde gol atmak.
Attıkları ilk golde Rüştü'yü abluka altına alırken, ıkına-sıkına dört kişi bir topu kaleye göndermeyi başardılar. Sivok uyumasa, onu da başaramazlardı.
Beşiktaş ayağa oynadı, istediği gibi oyunu yönlendirdi. Hilbert'in golü müthiş organize bir atakla geldi. Konumuz futbolsa bu anlamda sahanın patronu Beşiktaş'tı.
İlk 45'te Fernandes destan yazdı, Aurelio ve Necip de ona ayak uydurunca Stoke City ne yapacağını şaşırdı.

Tartışmaya bile gerek yok
Maç öncesi cik cik öten Tony Pulis sahada işlerin iyi gitmediğini görünce beş dakika içinde üç oyuncu değiştirdi.
Carvalhal bu hamleye karşılık vermekte biraz geç kaldı. Ernst'i daha önce almalı, yorulan Simao'yu çıkarmayı da düşünmeliydi.
Belki Pektemek'i de Ernst'le birlikte oyuna almalıydı. Çünkü Simao ikinci yarıda sahada hiç yoktu. İlk yarıda Simao ve Quaresma'nın bile geriye gelip arkadaşlarına destek vermesi nedeniyle İngiliz takımı şaşkına döndü.
O şaşkınlık döneminde skor üstünlüğünü yakalamalıydık. Bunu başaramadık.
Fransız hakemin verdiği penaltı kararını tartışmaya bile gerek yok. Böyle bir penaltıyı ancak futbola Fransız olan biri verebilirdi.
ÖZET: Bana göre Beşiktaş yenilgiyi değil galibiyeti hak eden taraftı. Stoke City, İngiliz Hasta'dan farklı değildi ama Fransız Doktor imdada yetişti.
DİKKAT!: Quaresma çalışkan, istekli ama işbitirici değildi. Özellikle şut-pas tercihlerini çok yanlış kullandı.
FİNAL: Beşiktaş'ın futbolu ümit vericiydi.
Kaybedilen 3 puana rağmen gelecek adına iyi sinyaller verdiler.