14 Mart 2011 | Pazartesi

Fener Stoch'tan yedi

Konyaspor 9 maçtır kazanamıyordu.
Fenerbahçe ise üst üste 9. galibiyete koşuyordu.
Puan cetveli "Bu maçın kesin favorisi Fener" diyordu ama dilimizde göz göre göre yapılan büyük hataları anlatan bir deyim vardı:"Konya Ovası'nda ağaca toslamak..." İşte Fenerbahçe içten içe bundan çekiniyordu.
Çare, ilk 15 dakikada gol atıp, ovadaki o tek ağacı kökünden budamaktı. Nitekim öyle de oldu.
Aykut Kocaman, Konyaspor'u iyi etüt etmiş, en büyük zaaflarının hücuma çıktıkları anda kaybettikleri toplar olduğunu görmüştü. Bu nedenle blokların arasını kısa tutup, hem orta sahaya hem de forvete "pres" talimatı vermişti. Gol de dahil, Fenerbahçe'nin ilk yarıda yakaladığı tüm pozisyonlar bu "şok pres" sayesinde oluştu.
Özellikle Niang ile Emre'nin müthiş baskısı, Konyaspor defansına illallah dedirtecek cinstendi.
Niang adeta kulübede oturan vatandaşı Dia için de sahaya çıkmış, iki kişilik oynuyordu. Bir ara gidip, rakip kaleciye bile pres yaptı, topunu çaldı. Malum, Niang, Türkiye'ye Fransa'dan geldi.
Bu halini görünce hemen adını koydum: Ajans France Press!..

"Sol Devrim"

Aslında Fenerbahçe'deki "Sol Devrim" için gerekli şartlar oluşmuştu.
Santos ve Dia'nın yokluğunda Caner ve Stoch'a gün doğmuştu.
Ama her ikisi de bu fırsatı iyi kullanamadı. Caner yine hırslı ama dağınıktı.
Topu oyuna sokarken tutuk, adamı Gökhan Emreciksin'i kontrol ederken tereddütlüydü.
Tek artısı, Semih'e verdiği gol pası oldu. Stoch ise stoktan yemeye devam ediyor. 29, 30, 45+2, 55 ve 58'de kaçırdıkları affedilir cinsten değildi. Bu haliyle kenardaki Dia'ya da rakip kaleci Pawelek'e de adeta "Kardeşlerim, sizin bu takımlardaki yeriniz garanti" dedi.
Gökhan Gönül bir tıbbi vaka. İşi, doktorları yanıltmak. "Bir ay oynamaz" diyorlar, bizimki iki haftada fırtına... Bence Gökhan'ın teri toplanıp, eczanelerde iksir olarak satılmalı. İster iyileşmeyen yaraların üzerine sür, hemen kabuk bağlasın, ister afrodizyak olarak kullan, asfalt ağlasın!..

Alex'i izne çıkardı
Ve Emre... İşte onu uzun uzun anlatmak lazım. Dün Fenerbahçe'nin her şeyiydi. Orta sahada pres yaptı, ribaund topladı, kademeye girdi, delikleri tıkadı, Alex'i yıllık izne çıkartıp, tüm gollük ara pasları o verdi. Ama.... Ah işte o dinmeyen, dizginlenemeyen siniri olmasa... Harika oynadığı bu maçta bile birinci yarıyı tamamlayamadan oyun dışında kalabilirdi. Keşke tüm hırsını, enerjisini yalnızca topa odaklasa da hakem ile rakip oyunculara sektirmese... Bir Erdinç'le takıştı, bir hakemle kapıştı.
30. dakika dolmadan sarı kartı görüp, hem teknik heyeti hem de tribünleri diken üstünde oturttu.
Benim anlamadığım, koskoca Fenerbahçe'de Emre'yi mental olarak maça hazırlayacak kudret ve yetenekte bir tek kişinin olmaması...
Çocuk maç içinde en çok kendiyle boğuşuyor, görmüyor musunuz?
Hep söylüyorum, Emre'nin atan her adalesi, fiziki değil, ruhi gerginliğinden...
Fenerbahçe, şampiyonluk hedefine kilitlenmiş görünüyor. Ancak hücum pres denediği dakikalarda defansta büyük boşluklar veriyor.
Fenerbahçe'nin daha ilk yarım saatte iki stoperinin birden sarı kart görmesi bu durumun en açık kanıtı.
Takım savunması, ileridekilerin rakibe deli danalar gibi saldırıp, kendi defanslarının üzerindeki yükü ikiye katlamaları demek değil.

İnce nüanslar
Aykut hocanın bu ince nüansı oyuncularına iyice anlatması gerek.
Eğer dün Fenerbahçe'nin karşısında Konyaspor değil de "maç döndürebilecek" güç ve yeteneğe sahip bir takım olsaydı, 3 puanı almak bu kadar kolay olmayacaktı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor