25 Ekim 2010 | Pazartesi

Teselli ikramiyesi

İlk 45 dakikanın tamamı Galatasaray'ın rakibine gol atmak istemesiyle geçti. Pino, Elano, Mustafa, Misimovic, Sabri gol atmak için deneme yapan, şut atan oyunculardı. Takım önde gol ararken, arkada, duran toplar bile Fenerbahçe'ye gol pozisyonu vermedi. Galatasaraylı oyuncular onur savaşı veriyorlardı. Bütün hafta, hiç hoşlarına gitmeyen yorum, yazı ve eleştiri okumuşlardı. Kendi taraftarlarından bile "Fener kazanır, hatta fark atar" diyenlerin olduğunu biliyorlardı. Bu durum onları motive etmiş, birlik beraberlik içine sokmuş, daha bir takım olmuşlardı. Daha önce defalarca yazmıştım. Rijkaard, Elano'yu sıradan oyuncu yapmıştı. İşte o Elano, Galatasaray'ın en iyi oyuncusuydu. Kısacası ilk 45, Galatasaray'ın bariz üstünlüğüyle geçti. İkinci devre Galatasaray yine kötü oynamadı, ama bu defa etkili taraf Fenerbahçeydi. Onlar bu defa gol atmayı daha çok istiyorlardı.

Bir puana sevinecek mi?
70. dakikaya girildiğinde iki taraf da net pozisyona girmemişlerdi. Şampiyon olmak için kazanmak, hep kazanmak gerekirken, üstelik de Bursa ve Trabzon haftayı 3er puanla bitirmişken, favoriye yenilmemek iyi bir şey mi? Oyunun bazı bölümlerinde Fenerbahçe'den iyi oynamak, birkaç uzaktan atılan şutla avunmak yeter mi? Onun kararını da siz okuyucularıma bırakıyorum. Sürekli okuyucularım bilirler. Geçen hafta iyi oynayıp yenilmek Galatasaray'ı karıştırdı.Teknik direktörün başını yedi. Yani kötü oynayıp kazanmak, her zaman iyi oynayıp yenilmekten iyidir. Buradan yola çıkarsak, Galatasaray 13 puanda. Lider Bursa'nın 23, ikinci Trabzonspor'un 20 puanı var. Amaç şampiyonluk, aksi başarısızlık. Şu tablo iyi değil.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor