Takım olmalı...

Büyük travmalar yasayan ve tarihinin en kötü dönemini geçirmekte olan G.Saray, seyrek tribünler önünde Denizli ile kupa maçına çıktı. Dramatik rotasyon bekleyen spor kamuoyu, sadece Cana'nın stoperde ikili oynatılmasıyla yetinmek zorunda kaldı. İlk yarıda Elano, sevmediği sağ kanat mevkiinde değil de orta sahada santrfor arkası gibi bir pozisyonda oynadı. Gol atmasına rağmen performansının üst düzey olduğu söylenemezdi. Hamza Hamzaoğlu yönetimindeki Denizli, bayağı ciddi ve ne yaptığını bilen bir takım. Hamzaoğlu, futbolculuğundaki istikrarı teknik adamlığında da sürdürüyor. Ayhan Akman'ın son maçlarda gösterdiği devamlılık tamamen Hagi odaklı. Futbol yaşamının sonbaharında Galatasaray'a bu rüzgarla vereceği epey şeyler var hâlâ. Cana ve Sabri gibi çok yönlü kullanabileceği oyuncu sayısının az olduğu bir durumda Hagi, yedek kulubesini gerçekten doğru kullanıyor.

Mehmet Batdal'ı hatırladı
Kewell için son denemeler yapılıyor, muhtemelen kısa bir süre sonra kendisini göremeyeceğiz. Bütün dünyada kupa denen lig harici yarışmalar sürprizlerle doludur. Genellikle pek forma şansı bulamayan oyuncular denenir. Bu anlamda Galatasaray'da Lorik Cana'nın stoper de oynayabileceği ve Ayhan'ın performansının yükselmesinin haricinde artı başka bir tespitim yok. Klasik bir kornerden 66'da yenen gol, 'takım olabilme' eksikliğinden ve yardımlaşma yoksunluğundan kaynaklandı. Hagi, en çok bu takım olabilme üzerine çaba harcamalı. 75. dakikada Batdal nihayet hatırlandı. Bu fizikteki bir santrfor çok kolay bulunmaz. Özen gösterip kazanma yolunda çaba harcanması lazım. Böyle bir kupa maçında doğrusu tek Pino yerine Batdal ile ikili başlamak daha doğruydu. Ümit veren bir oyun oynanmadı. Kupa başlangıcı 3 puanla olmasına rağmen zor maçların arifesinde ümit fazla değil. 'Nevizade Geceleri'ni söyleyen tribünler bile mutlu değildi...