26 Ağustos 2010 | Perşembe

G.Saray umutsuz

_Galatasaray'ın geleceği açısından Bursaspor karşısında yenilse iyi olur" demiştiniz. Nitekim Galatasaray yenildi ama bir değişiklik olacak gibi görünmüyor. Bu kayıtsızlığı neye bağlıyorsunuz?
Galatasaray'ın üzerine ölü toprağı serpilmiş. Resmen bugünkü manzara bu! Yani, Galatasaray'ın yönetiminde, bu yönetim tarzına ve başkana muhalif olduklarını bildiklerim var. Murat Yalçındağ, Haldun Üstünel'in en yakın arkadaşı, Cemal Özgörkey,Yiğit Şardan'ın tasfiye ettiği yönetici, Ali Haşhaş, her dönemdeki muhalif Taner Aşkın... Bunlardan çıt yok. ultraAslanlar neredeyse satın alınmışgibi, tribün baskısı yok. ÇARŞI olsaydı yer yerinden oynatmıştı şimdiye kadar. Geçen seneki hezimet, bu sene de devam etseydi Çarşı ortalığı yıkmıştı. Galatasaray'da tribünde çıt yok. 'Divan' desen uykuda... Olağanüstü kongreyi toplamak için 115 imza lazım. Bunu yapacak bir muhalefet lideri bile yok Galatasaray'da. Onun için Galatasaray'ın durumu umutsuz görünüyor.

ARDA'NIN PARLAMASINI İSTEMİYOR
_Rijkaard, futbolcular; futbolcular, Rijkaard ile bağlarını koparmış görünüyor. Bursa karşısında 2-0 geriye düşmelerine karşı ortada savaşan, mücadele eden oyuncu yok gibiydi.
Rijkaard, geçen seneki oyunu aynen sürdürdü. Her maçtan sonra bütün suç futbolcularda!.. Özellikle de Arda'nın...
Bu maçtan sonra "Liderimiz yok" diyerek yine Arda'yı ultraAslanlar'ın önüne attı. "Lider" demek "kaptan" demek değil aslında. Hagi,Galatasaray'ın kaptanı mıydı? Ama lideriydi.
Peki, Rijkaard kardeşim, 'Arda kaptanlığı beceremiyor' diyor ben de katılıyorum. Ben geçen sene söyledim.
Arda, kapalı tribüne küstüğü zaman "Kaptan küsmez.
Sen Galatasaray'ın kaptanısın, liderisin. Böyle şeylerin tesirinde kalmamalısın. Kalmadığını göstermelisin" dedim. Arda sezonu bir karış suratla, küs bitirdi.
Yeni sezona başlarken artık kaptan yapılmaması gerekirdi.
Ama Adnan Polat'ta hiçbir şeyin farkında değil.
Arda'yı yine kaptan yaptılar. İşte buyur; Galatasaray kaptansız oynuyor. Ama kaptanın olmaması takımda 'lider olmadığı' anlamına gelmiyor.
Neill de liderlik vasıfları yok mu? Kewell'da liderlik vasıfları yok mu? Niye her şey Arda'ya yükleniyor? Çünkü Rijkaard öyle istiyor. Ben geçen sene söyledim. Yüz yüze konuştuğumuz zaman Arda'ya söyledim ve de yazdım. "Galatasaray'dan git.Rijkaard gitmezse sen git; çünkü bu adam seni bitirecek" dedim.
Galatasaray-Sivasspor maçını düşünün. Santraforsuz oynayan Galatasaray'da, Arda oynuyor. Sonra Galatasaray mağlup duruma düşüyor, iki santrfor arka arkaya oyuna alınıyor. Önce Milan Baros'u sonra Mehmet Batdal'ı.
Ama bu iki santrfor oynarken, onlara top atacak tek adam Arda'yı oyundan alıyor. 'Parlamasın' diye sanki...
Bu hafta '4-3-3 oynayacağım' diye Arda'yı sağ açıkta çizgiye yapıştırdı. Arda'nın hayatta en az oynadığı yer sağ kanat. Sol kanatta oynadı. Ama sağ açık oynamadı. Buna rağmen sağ açığa Arda'yı kilitledi ve Vederson'un da Arda'yı kilitlediğini gördü herkes... Bunu hep söylüyorum.
Çocuklar bile gördü. Görmeyentek adam Rijkaard'tı. Ya da görüyor bilhassa bırakıyor ki Arda'yı bitirsin!
O lanet 4-3-3'ünden vazgeçmiyorsun. Tamam. Bir yandan "Benim elimde 4-3-3'e uygun kadro yok" diyorsun.
Madem büyük hocasın, Barcelona'yı çalıştırmışsın... Kadroya göre taktik bul. 4-3-3 Allah'ın emir verdiği, vazgeçilmez bir taktik değil ki!..

18 KORNER ATTI, POZİSYONU YOK
Peki, 4-3-3 oynuyorsun. Arda orada çizgide ölü; ya bir değiştir. Arda'yı alışkın olduğu sola al, Kewell'ı sağa al. Kewell her yerde oynuyor, stoper bile oynuyor. Bir dene bakalım ne olacak? Yerli ve yabancı bütün futbol otoriteleri bas bas bağırıyor, "Elinde Arda gibi bir futbolcu varsa onu serbest oynatacaksın." Arda'yı 'çizgiye kilitlemek' demek rakip savunmaya 'bu adamı çok rahat tutabilirsin' demek... Hele bir de kademe koydun mu karşısına biter.
Gezen Arda'nın tutulması zor. Arda'yı tutmaya kalktığın zaman rakip savunmanın da gezmesi lazım. Rakip savunma gezmeye başladığı zaman koridorlar açılır. Arda topa vurmasa bile...
Yani, nereden bakarsan bak Rijkaard'ın yaptığı ya yanlış ya da kasıtlı. İkisi de Galatasaray'ın hocasına yakışmaz.
Ya görmüyor ya göre göre, bilerek yapıyor.
18 tane korner attı Galatasaray. 18 tane kornerden bir tane pozisyonu yok. Bir takım arkadaşlarımız tehlike yarattı!
Ya korner tehlike yaratmaz mı? Altı pasın içine ortalanan her top tehlike yaratır doğal olarak. Nereden atarsan at... İstersen frikikten at, istersen orta yap, ne yaparsan yap... Altı pasın içine giren her top tehlike yaratır. Kaleci ıskalar, gol olur. Armut gibi 'lop top' atsan bile. Geri pas yapsan da gol olur. Kaleci hata yapar, ayağı kayar kalecinin.
Yani, altı pasın içine ortalanan topun tehlike yaratmasından doğal bir şey yok. Auta atarsan korneri ancak tehlike yaratmaz. Galatasaray'ın 18 kornerden bir tane gol pozisyonu yok.
Buna karşılık duran toptan her maçta yediği gol var.
Yani, 'Rijkaard' denen adam bu takıma bir korner çalışması, korner taktiği, bir duran top çalıştırması yaptırmamış hücumda; savunmaya da duran toplarda nasıl savunma yapılır öğretmemiş. Galatasaray gibi bir takım, Avrupa'da oynayan bir takım, her maçta duran toptan gol yer mi? Bunun artık bir önlemi alınmaz mı? Galatasaray korner atıyor, kimsede heyecan yok. Galatasaray'a santradan, duran top ortalıyorlar bütün millet tetikte. Diken üstünde, 'golü nereden yiyeceğiz' diye... Böyle bir şey olur mu? Bu adam antrenör geçiniyor. Antrenör geçinmekle kalmıyor her maçta da bir futbolcuyu bitiriyor.

ADNAN SEZGİN'E LAF ETTİRMİYOR

O kapalı tribünün dünyadan habersiz adamları da Rijkaard'a kapılıp kendi futbolcularını yuhalıyorlar. Başkan Adnan Polat da "Tribün bizi uyardı" diyor. Vay anasını sayın seyirciler! Ama aynı tribün Adnan Sezgin'i yuhalayınca yönetimden "Herkes işine baksın" açıklaması yapılıyor. Futbolcuyu yuhalarsan "Uyarı", Adnan Sezgin'i yuhalarsan "Herkes işine baksın. Tribün haddi bilsin!"
Rijkaard aslında yönetimi aşağılıyor, yönetime hakaret ediyor.
Geçen senenin şampiyon takımı Bursaspor ile oynuyorsun ve de ilk defa bu sezon Ali Sami Yen'de, kendi evinde oynuyorsun. Hadi Sivas deplasmandı. Orta sahada kim oynuyor? Barış, Ayhan ve Mustafa Sarp. Yani geçen yıl o muhteşem kadrosunuperişan eden üç kazma ön libero!
Kenarda oturanlar kim? Brezilya Milli Takımı'nın direkt oyuncusu Elano ve Marsilya ve Sunderland gibi iki köklü takımın kaptanlığını yapan Lorik Cana. Elano, geçen sene transfer edildi. Lorik Cana ise bu sene transfer oldu.
Rijkaard, tribününde oturan Adnan Polat'a, alenen ve resmen "Senin geçen sene aldıkların da, bu sene aldıkların da on para etmez. Sen transfer yapmayı bilmiyorsun.
Bak ben onları kenarda oturtuyorum. Geçen senenin kazmaları Barış, Ayhan ve Mustafa Sarp ile oynuyorum" diyor. Adnan Polat bu hakareti yutuyor. Bunu ilk defa da yapmıyor.
Ne bekliyor Barış'tan, ne bekliyor Ayhan'dan, ne bekliyor Mustafa'dan! Ki içlerinde en iyisi Mustafa Sarp. Bir şey beklediği yok. Ama Elano ve Cana'yı oynatmayarak Adnan Polat'ı aşağılıyor.'Sen kötü transferler yaptığın için ben bu haldeyim' diyor.

* * *
RİJKAARD'I F.BAHÇE'YE YOLLASINLAR
_Siz anlatırken, aklıma geldi. Aslında zaman zaman bu iddia da konuşuluyor. Acaba Rijkaard'ın amacı tazminatı alıp gitmek mi? Bu nedenle mi boşluyor takımı!..
Rijkaard, hiçbir şey bilmiyor. Ben bunu anlatamıyorum!.. Rijkaard, Avrupa'da iş bulamadığı için Türkiye'ye geldi. Galatasaray'da başarılı olsaydı Avrupa kapıları ona yeniden açılırdı. Bırak palavraları... Bunların hepsi menajerlerinin palavrası. Rijkaard'a talip olan yok. Avrupa'da ikinci küme takımları bile talip olmadı. Olsa giderdi. Rijkaard'a kimsenin talip olduğu falan yok. Kim olur ya? Adam geçen sene gelmedi mi Galatasaray'a? Habire soruyorum... Bana bir tane Galatasaraylı futbolcu adı söyleyin ki Rijkaard'ın geldiği gün futbolunun derecesi 65'ti şimdi 66 oldu. 57'ydi 58 oldu. '90'dı 95 oldu' demiyorum! Ama ben size Rijkaard geldiğinden beri geriye giden en az 20 isim sayarım. Fizik olarak, teknik olarak, moral olarak, her bakımdan.. Sivas maçında Mehmet Batdal'a yaptığı cinayet neydi öyle? Çocuğu bitirdi. Şimdi, Aykut hatalı gol yemiş, bütün gazeteler hemen 'yabancı kaleci' yazmaya başlamış De Sanctis bir sene Galatasaray'ı satmamış gibi, Leo Franco bir sene Galatasaray'ı satmamış gibi hemen 'yabancı' diye başlamışlar. Adam da bunları okurken, orada Ufuk gibi bir adam dururken Avrupa maçında yine Aykut'u sürüyor ki 'bitirsin' diye. Adam 'bitirme' üstadı, 'kazanma' üstadı değil. Bitirmeyi çok iyi biliyor.

TANMAN İLE KONUŞABİLİRDİ
Galatasaray'a hizmet etmek istiyorlarsa Fenerbahçe'ye yollasınlar. Eğer Rijkaard oraya hoca olursa ezeli rakibinden kurtulur Galatasaray, Fenerbahçe'yi yenmeye başlar. Böyle bir şey olmaz. Futbolcuyu hazırlamayı bilmiyor. Cüneyt Tanman'ın yazısı manşetti. "Rijkaard efendi 15 gün tatilini uzattığı için Galatasaray sezonu geç açtı. Sezonu geç açtı, farkı kapatmak için aşırı yükleme yaptılar futbolculara. Sakatlıklar bu yüzden doğdu" diyor. Galatasaray'da 20 sene forma giymiş adam. Adnan Polat'tan çıt yok. "Kaptan sen ne diyorsun. Gel konuşalım bakalım" dediği yok. Galatasaray'ın üzerine ölü toprağı serpilmiş. Rijkaard'ın gitme niyeti falan yok. Bir yere gidemeyeceğini biliyor. Eğer kovulursa 500 bin euro tazminatı var, istifa ederse yok. Ha 'Ben nasıl olsa gideceğim. Bari kovsunlar gideyim. 500 bin euro'yu da cebime koyayım' diye düşünüyor olabilir, ona itirazım yok.

* * *
TOROĞLU HAKKINDA HÜKÜMLER VAR
_Türkiye' de yabancı hakem sık sık konuşulur. Yabancı hakem getirmedik ama yorumcu bir yabancı hakem ithal ettik. Lig TV'nin Toroğlu'nun yerine Merk'i getirmesini ve pozisyonlarla ilgili yaptığı yorumları nasıl buluyorsunuz?
Lig TV harika bir tercih yaptı, çok doğru bir tercih yaptı. Televizyonda spor programları iki amaçlı yapılır: Birincisi; bizim NTV'de Kenan Onuk'un yaptığı 14 yıl süren 90 Dakika... Tartışma yok, kavga yok; hatta ilk 4 -5 sene görüntü bile yoktu. Görüntüler çok pahalı olduğu için alamıyorduk. Ama futbolu bilen adamlar bu bilgilerini seyircilere aktarıyordu. Tartışırsın; doğrudur, yanlıştır. Ama programın kendisinde bir seyirci avlama mekanizması yok. Böyle programlar var. Bunlar çok büyük seyirci rekorları kırmazlar ama ağırlığı olan programlardır. Sözü olan programlardır, etkinliği olan programlardır. Şimdi, ikinci tür spor programları ise reyting üzerine kurulu televizyon programlarıdır. Seyirciyi ekran başına toplar. Orada saçmalıklar da olur, orada akla hayale gelmeyen şeyler de olur, orada futboldan başka her şey de konuşulur. Ama onun meraklısı çok daha fazla olduğu için insanlar sabah 04.00'e kadar oturup onu izlerler. Şimdi Erman Toroğlu, bu tür televizyonculuğun yıldızı. Adama Allah vergisi televizyon yıldızlığı verilmiş. Yani, onun yerinde olabilecek kimse yok. Kim ne derse desin. Ama yaptığı yorumlarda hep bir soru işareti var. Çünkü Erman Toroğlu hakkında verilmiş hükümler var bu ülkede. 'Büyük takımları sevmez; hele Galatasaray'ı hiç sevmez.' Şimdi böyle dediğin zaman adamın yorumunu o açıdan izlersin. Halbuki Markus Merk için bu ülkede verilmiş hiçbir peşin hüküm yok. 'Bu adam Fenerbahçe'yi sever, Beşiktaş'ı sevmez, küçük takımı sevmez' diye... Adam orada Almanya'dan gelmiş. Hiçbirini tanımıyor bile. Oturuyor ve konuşuyor. Dediği 'doğru' veya dediği 'yanlış' diyebilirsin. Futbol olduğu sürece tartışma olacak. Futbol olunca; Markus Merk'i değil peygamber getirsen gökten onun dediği de tartışılır. Ama 'Bu adam bunları kasten söylüyor' denilmez. O yüzden Erman Toroğlu'ndan vazgeçen Digiturk'ün Erman'ın yerine aynı ölçüde bir reytingi yüksek bir isim bulamayacağını bilerek taktik değiştirmesi, "Maraton'u ağırlığı olan bir program yapacağım artık" diye düşünmesi ve bir yana Mustafa Denizli'yi bir yana Markus Merk'i oturtturması Digiturk'ün çok akıllı bir taktik değiştirdiğini gösteriyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

GÜNÜN DİĞER YAZARLARI

SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor