Yöneticilik!

Türk futbolunun 100 küsür yıllık iki çınarı, tarihlerinin en stresli günlerini yaşıyor! İki kulüp de birbirleriyle değil, yargı ile karşı karşıya. Birbirleriyle değil, yargıyla hesaplaşıyorlar. Ancak biri (Beşiktaş) haklılığını kanıtlamak için kazandığı kupayı sembolik olarak federasyona iade ederken, öteki (Fenerbahçe taraftarı) sahaya inip, sokakta yürüyor. Sokakta yürümek değil ama sahaya inerek hak ararken (!) suçlu duruma düşüyor. Bedelini de iki maçı seyircisiz oynama cezasıyla ödeyecek.
Kupa iadesi suçluluğu kabullenmek demek olamaz. Suçsuzluğunun anlatımıdır, kendine güvendir. Dahası ve en önemlisi; taraftarının gösterebileceği cezalık tepkinin önünü kesiyor. Ve kaldı ki taraftarın etkili gücü Çarşı, bir bildiri yayınlayarak. yönetimle aynı görüşü paylaşıyor. Beşiktaş'ta yönetim ile taraftar arasında böyle doğru davranış birlikteliği yaşanırken, Fenerbahçe'de tam tersi söylem ve eylemler yaşandı. Yönetim, bildiri üstüne bildirilerle kaynayan taraftar kazanının ateşine odunları attı.

YA SÜPER KUPA OYNANSAYDI
Ve sonuçta faturayı iki maçla cezalandırılan Fenerbahçe kulübü ödeyecek. Düşünebiliyor musunuz, bu ceza Shakhtar Donetsk ile yapılan "özel" maçta binlerce Fenerbahçeli taraftar sahaya indiği için verildi.
Ya bir de o gergin ortamda Süper Kupa maçı ertelenmeyip, oynansaydı kimbilir neler olurdu!
Umarım herkes, futbolumuzun son aylarda yaşadığı olaylardan ve sonuçlarından dersler almıştır!
Herhangi bir kulüp istenmeyen durumlara düşebilir. Ancak aklanmak için koyacağı tepkide duyarlı olmalı, tepki yöntemini özenle seçmeli. Hırçın, tahrik edici söylemler; içinden çıkılmaz, daha vahim sonuçlar doğurabilir.
Yöneticilik, sıradan bir meslek değildir. Adı üstünde "yöneticilik"! Yani işyeri, ev, insanları yönetmek bir çeşit sanattır!
Yöneticilik, bilgi ufku geniş, duyarlılık, ciddiyet, disiplin ister...