29 Haziran 2010 | Salı

Q7 tam bir baş belası!

Beşiktaş geçen sezon en çok kanat akını yapan takım. Aynı zamanda en çok korner kullanan ekip. Bu demektir ki rakip kale civarına bolca gidilmiş. Yani Denizli'nin takımında da oraya gidene kadar sorun yoktu. Asıl sorun rakip kale önünde oyalanmaktı. Kartal gider, kapıyı tıklatıp geri dönerdi. Zorlayamazdı. İkinci bindirmeyi dahi yapamazdı, üçüncüyü hak getire. Hal böyle olunca sayısız kanat akınına rağmen geçen sezon ciddi bir gol sorunu yaşadı Beşiktaş. Bu manzaraya rağmen transferde kanatların takviye edilmesi ve golcü alınmaması ilginç tabii. Savunmanın sağına Hilbert, ortanın soluna (duruma göre sağda da oynayabilir) ise Quaresma geldi. Yani güçlü olan kanatlar daha da güçlendirildi. Golcüler cephesinde yeni bir şey yok. 'Herhalde yönetimin bir bildiği vardır' diyeceğim ama görünen köy kılavuz istemez. Durum gayet açıkt; Beşiktaş'ın, Bobo ve Nobre'den daha yüksek bir gol yüzdesi olan ve sırtı kaleye dönük de oynayabilen bir golcü alması şart. Bunu şimdilik ben söylüyorum ama ilk hazırlık maçından sonra Schuster'in de aynı türküyü söyleyeceğine eminim. Hazır Quaresma gibi bir yıldız alınmışken iyi bir golcüyle bu iş taçlandırılmalı derim ben. Bu arada madem sözü Quaresma'ya getirdik ordan devam edelim. Antrenmandaki çift kalede hem sağ, hem sol kanattan etkili hücumlar yaptı. Kolay adam geçiyor ve kısa mesafede çok etkili. Rüştü'ye attığı gol tam usta işiydi. Sağ ayağıyla uzak köşeye vuracakmış gibi yaptı ve son anda ayağını tam kepçeleyip topu Rüştü'nün kapattığı köşeden ağlara gönderdi. Üstelik bunlar henüz ısınma hareketleri. Bu adam gerçek bir baş belası (!) benden söylemesi. Bundan önce gelen birçok yıldızı unutturacağına şüphe yok. Dostlar alışverişte görsün misali takılmıyor. İyi çalışıyor. Hangi kanatta oynarsa oynasın Beşiktaş'a katkı sağlayacaktır önemli olan bu katkıların tabelaya yazılıp yazılmayacağı... O noktada da yukarıda anlattığımız golcü sorunu çıkıyor karşımıza. Schuster ya Nobre, Bobo ve Nihat gibi silahlarını partalıp patlatacak ya da yeni bir golcü isteyecek. İki kere iki dört!

* * *
Soğuk melek!
Beşiktaş ve Milli Takım'ın bütün kamplarını takip eden biri olarak Schuster'in ilk iki antrenmandaki tavrı garibime gitti. Alman hoca; Tigana, Çalımbay, Sağlam, Denizli, Lucescu, Terim ve Hiddink gibi antrenmanı yaşayan bir teknik adam değil. Daha çok kenardan seyrediyor. Heyecansız, donuk. Hep böyle midir yoksa zamanla açılır mı bilinmez ama ben daha hırslı olan ve bunu takıma da aşılayan bir Schuster bekliyordum. Bizim Sarışın Melek biraz soğuk galiba. Del Bosque de Real'den geldi ama o böyle değildi. Yani mevcut manzarayı Real Madrid havasına bağlamak da mümkün değil. Antrenmanlar konusunda medyanın yaşadığı sıkıntı da hocanın soğukluğunun bir kanıtı. Önce sadece yarım saat açık olan çalışmalar, medya ordusunun ortak isteklerini iletmeleri sonucu araya giren Serdal Adalı vasıtasıyla "Sabahları açık, akşamları kapalı" şeklinde dönüştü. Yarın akşamlar da mı açılır, yoksa sabahlarda mı kapanır onu şimdilik biz de bilmiyoruz. Sabah ola hayrola...

* * *
İspanyol zulmü!
Beşiktaş'ın İspanyol kondisyoneri Carlos daha ilk antrenmanda futbolcuların pestilini çıkardı. Öylesine ki kondisyon çalışması bittiği anda tüm futbolcular 'ole' çekip alkışlamaya başladılar. Zaten o tempo biraz daha sürseydi muhtemelen takımın yarısı bayılırdı. Gerçekten çok zorluyor İspanyol. Takım çalıştırmıyor adeta zulüm yapıyor! Eee sezon başı yüklemesi dediğin de böyle olur zaten. Schuster'le ilgili düşüncelerimizi kısa bir süre sonra sizlerle paylaşacağız, sistemi nedir, ne yapar, ne yapmaz hepsini analiz edeceğiz ama izlediğim iki antrenman sonrasında kondisyoner ve yardımcının benden geçer not aldığının altını çizmeliyim. Bu tempoyla 10 gün sonra bu futbolcular uykularında bile koşmaya başlarlar ve kolay kolay da yorulmazlar.

* * *
Dünyalı Kartal!
Hoca Alman, yardımcıları İspanyol, futbolcular karışık. İki Çek, bir İtalyan, üç Brezilyalı, bir Portekizli, bir Arjantinli, bir Şilili, üç Alman, bir de Slovak... Dil konusu tam bir curcuna... Bu durum özellikle antrenmanlarda futbolcuları zorluyor. Şimdilik Tayfur Almanlar'ın, Nihat ise yardımcı hocaların can simidi konumunda. Futbolun dili ortaktır, bir süre sonra bu sorun çözülür ama çözülene kadar da Nihat ile Tayfur biraz hırpalanırlar gibi görünüyor.

* * *
Jabulani yuvarlak mı?
Hani hep söyleriz; top yuvarlaktır! Peki Dünya Kupası topu için bunu söylemek mümkün mü? Tamam görünüşte yuvarlak ama bu nasıl yuvarlak ki, atan başka, tutan başka şeyler söylüyor. Kalecilere göre, berbat, sinir bozucu, hiç icat edilmemeliydi? Forvetlere göre (En azından bazıları ısrarla böyle söylüyor) ise nereye vurursan oraya giden harika bir top. Gel de çık işin içinden. Vuvuzela tartışmaları bile "jabulani" tartışmasının gerisinde kaldı. Son kararı final maçında verebiliriz belki! Kazanana göre harika bir top olarak tarihe geçecek bu alet. Kaybeden için ise sanırım mazeret şimdiden hazır; jabulani. İşin doğrusu şu: Dünya Kupası ya da Avrupa Şampiyonası için özel topu üretmek yanlış. Oyuncular alışana kadar turnuva bitiyor zaten. Bence FIFA'nın kendi kendisine sorması gereken soru şu: Futbolculara yeni topa alışacak zamanı neden vermiyoruz?

* * *
Denizli Lig TV'de...
Hayırlı olsun... Şansal ağabeyin karşısında Mustafa Denizli'yi görecek olmak beni ayrıca mutlu etti. Diyeceksiniz ki sana ne oluyor? Şu oluyor: İki sezondur hocanın sahada göremediğini yazdık, o tersini yaptı. Şimdi o tribünde gördüğü hataları dile getirecek ve bizi anlamış olacak.

* * *
Günün sözü
Kendine bir anlam arayan tek varlık insandır.
Albert Camus






Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor