23 Kasım 2010 | Salı

Buca'n sana kurban

Kurban Bayramı sonrasındaki ilk mesai gününün yorgunluğu tribünlere yansımıştı.
Futbol için her şeyin mükemmel olduğu gecede sarı-lacivertli tribünler boştu. Ama bu kadar ihtiraslı bir Gökhan Gönül, bu denli iştahlı bir Alex olduğunu bilseler, Fenerbahçeliler bir gece önceden gişelerin önünde kuyruğa girerlerdi...
Zira Fenerbahçe kendine "kurban" olarak Bucaspor'u seçmişti!..
Zaten bir takımın moral bulması için bundan daha iyi bir atmosfer olamazdı. Bülent Uygun'un sezon başında adeta cami avlusuna bıraktığı Bucaspor'a, Samet Aybaba'nın süt anneliği de yeterli gelmemişti.
Ligde sadece 5 golü bulunan İzmir'in sarı-lacivertli ekibi, 9 maçtır galibiyete, 3 maçtır da gole hasretti. Yani Fener'in karşısında "kağıt helva" kıvamında bir rakip vardı. Üstelik şampiyonluk kovalayan diğer rakipleri haftayı "tekleyerek" geçirmişlerdi.
Fenerbahçe galip geldi mi, toplam 9 puan kazanmış gibi olacak, yani tek şutta üç tane "üçlük" kaydedecekti!.. Bir de 3 bininci gol fantezisini ekleyin, gel de oynama, gel de coşma...
Nitekim öyle de oldu... Alex öyle arzuluydu ki, 3 bininci golü utanmasa başlama vuruşundan atacaktı... 34'üncü saniye dolarken Gökhan sağdan Mehmet Topuz'u gördü, o Cristian Baroni'ye çıkardı, Baroni ayağının içiyle Alex'in önüne yumuşattı. Kaptan'ın volesi yarım, isabeti tamdı:
1-0...

Kaptan dümende

7. dakikada Alex, ceza yayı üzerinde Niang'a ikramda bulundu.
Niang zarifçe yandan avuta attı...
13. dakikada Gökhan yine sağdan ortaladı. Kaleci Carlos Fernandez'in yumruğu kısa düştü.
7 golü bulunan Niang, 8'inci golü Alex'e ikram etti. Kaptan yine topun dümenindeydi ve meşin yuvarlağı bir kez daha ustalıkla Bucaspor filelerine bordaladı: 2-0... Emre'nin yokluğunda orta sahada pres yapma ve oyun kurma nöbetini devralan genç Gökay, tribünlerin alkış desteğiyle sahada basmadık yer bırakmazken, sadece "dublör" olarak kalmayacağının sinyallerini veriyordu. Fenerbahçe, bu dakikalarda soldan Stoch, sağdan Gökhan Gönül ile rakibini ambele ederken, Bucaspor'un çaresizliği "Acaba ligin en farklı maçı mı geliyor?" sorularını akla getirdi. Öyle ki, son haftaların Hayaletler Baronu Cristian Baroni bile ete kemiğe bürünmüş, ter akıtıyordu.
Ancak Stoch'un çabası bir türlü sonuç getirmiyordu.
Tıpkı bizim senaristlere benziyordu.
Harika gidiyor ama öykünün sonunu bir türlü bağlayamıyordu. Andre Santos ise tüm moral ve enerjisini sanki Brezilya Milli Takımı'nın emrine vermiş gibiydi. Hamlelerinde hep geç kaldı, adamını sürekli kaçırdı ve takımının temposunu düşürdü.

3000-3001-3002!
23. dakikada Gökhan-Alex ikilisi üçüncü kez "düet" için sahnedeydi.
Gökhan yine sağdan indi, şahane ortaladı, Alex kalabalık defansın arasından yükselip, kafayı yapıştırdı: Skor tabelasında 3-0, Alex'in kariyer otelindeki oda numaralarında ise 3000, 3001, 3002 yazıyordu!..
Gelelim Gökhan Gönül'e... O futbolun Gönül'lüsü... O çimlerin Gönül'çeleni... O Fenerbahçeli Gönül'lerin değişmez taht kiracısı... Saracoğlu Stadı'nın taç çizgilerine öyle sahiplenmiş ki, sanırsınız maçtan önce kireci o çekmiş!..
Adam sağ çizgiyi babasının bostanı gibi kullanıyor.
Hani top gelmediği zamanlarda o parsele domates biber ekse, kimse "Ne yapıyorsun?" demeyecek...
Herkes "Fenerbahçe 4 bininci golü de bu maçta mı atacak?" esprisini yaparken, mütevazı kaynaklardan altın damıtmakla ünlü Simyacı Samet Aybaba, doğru hamleyi yaptı ve Ali Güneş ile İbrahim'i oyuna alarak, Fenerbahçe'ye karşı daha dirençli bir savunma hattı oluşturdu.
Nitekim, bu değişiklik Bucaspor adına sahaya son derece olumlu yansıdı. Konuk ekip, 45+1'de Mendi'nin tek başına sürüklediği atakta Manucho ile gole yaklaştı.
Ama maçların kırılma noktalarına Japon yapıştırıcı sürmekle ünlü kaleci Volkan bu son dakika sürprizini engelledi.

Orta şekerli kahve
Konuk ekibin "beklenen" golü 65. dakikada geldi. İbrahim Dağaşan'ın sağdan kullandığı serbest atışta, tüm Fenerbahçe defansı adeta görünmez bir sisin etkisiyle "kör olmuş" haldeyken, Manucho tek başına yükseldi ve net kafa vuruşuyla skoru 3-1'e getirdi.
Maçın başından beri düzenli okul servisi gibi ceza sahasına gol pozisyonu taşıyan Niang, 75'inci dakikada sağdan indi, Alex'e orta değil de sanki orta şekerli keyif kahvesi yaptı, Alex tam höpürdetecekti ki, kaleci Fernandez şahane bir refleksle haftanın golüne kan doğradı...

Duvar ustası Semih

Bu dakikada Aykut Kocaman'ın Alex'i oyundan alması ne Brezilyalı'ya ne de tribünlere pek sempatik gelmedi.
Ama kimse, Kaptan'ın yerine oyuna giren Semih'in maça bu denli renk ve estetik katacağını hesaplamamıştı.
O Semih, 81. dakikada ne kadar hünerli bir "duvar ustası" olduğunu bir kez daha gösterip, Niang'a golü attırdı: 4-1...
Aynı Semih son derece organize gelişen Fenerbahçe atağında 86'ıncı dakika dolarken Niang'la girdiği verkaçın sonucunda fileleri bulurken, "Semih ile Niang bir arada oynar mı?" sorusunu da tabela üzerinden yanıtlıyordu: 5-
1...Ancak bu maça kadar ligde sadece 5 gol atabilen Bucaspor da Şükrü Saracoğlu'nda maden bulmuş gibiydi.
Ligin başından bu yana giremediği kadar pozisyonu Fenerbahçe karşısında buldu. Nitekim, karşılaşmanın "halı saha maçına" döndüğü 87. dakikada Musa, Andre Santos'un umursamazlığını fırsata çevirip, takımının ikinci golünü filelere bıraktı: 5-2...

İkinci yarı skoru 2-2
Dikkate alınması gereken ise maçın ikinci yarısının 2-2 sonuçlanmasıydı.
Eğer bugüne kadar oynanan maçların ilk yarı skorları esas alınsa, Fenerbahçe 29 puanla lider olacaktı. Bu küçük istatistik bile Fenerbahçe teknik heyetinin sorun üzerinde uzun uzun kafa yormasını gerektirecek kadar önemli.
Sanki gizli bir el, ikinci yarılarda Fenerbahçe'nin el frenini çekiyor. Aykut Kocaman bir an önce o elin sahibini bulmak zorunda...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor