21 Nisan 2010 | Çarşamba

O silah patlamalı

Japon edebiyatının evrensel temsilcisi Haruki Murakami, "Sahilde Kafka" romanında Rus tiyatro yazarı ve öykücü Anton Çehov'a saygısını da eserin sonlarına doğru bir yere iliştirir. Onun alıntıladığı sözün tam çevirisine Semiha Şentürk'ün (Semih değil!) Çehov'un 150. doğum yıldönümü için kaleme aldığı anma yazısında da yer verilir: "Eğer birinci perde açıldığında duvarda bir tüfek asılıysa... Veya oyunculardan birisinin belinde tabanca görülüyorsa... O tüfek patlamalı, o tabanca kullanılmalıdır…" Şentürk der ki, Çehov'un öykülerinde her öge kurguya titizlikle yerleştirilmiştir; gereksiz bir sözün, kişinin öyküde yeri yoktur. Buna, gerekliliğin işlevsellikle ilişkisi de denir. Gerekli olan her şey elde bulunmalı, işlevselliği olmayan hiçbir şeye ise yer ayrılmamalıdır. Kasımpaşa maçı sonrasında, filozofluğu Çehov ya da Kafka kadar gelişkin olmasa da ülke ortalamasının çok üstüne çoktan çıkmış olan Şenol Güneş'e ikinci ve komik golü soruyorlar. "Beşe bir pozisyonda onu bile atamıyorduk" diyor. Takımına bu şık futbolu oynatan ama hak ettiği kadar gol bulamayan bir hocanın hüznüdür, üzer bizi...

HAKEMLİK YAPMASIN
Ligdeki son üç maçında gol atamayan, verilen penaltıyı bile gole çeviremeyen Beşiktaş'ın şampiyonluk yarışından kopmasının arkasında bir güç var mıdır? Hakem, maçı ne denli kötü yönetmiş, sonuca ne kadar etki etmiştir? Tartışılır. Ancak, mutlaka bir hakem tartışılacaksa, o, Kasımpaşa'nın penaltısını vermeyen olmalıdır. Pozisyona iki adım yakınlıkta ve net görüş sahibiyken, üstelik düdüğü ağzına da götürmesine rağmen o penaltıyı vermeyen kişinin artık hakemlik yapmasına da gerek yoktur. Zira işlevini yerine getirmemiştir. Aynı kişinin daha önceki tartışmalı kararları da fazlasıyla ilginçtir. Konyaspor-Fenerbahçe maçındaki Türkalp-Anelka ortak yapımı golü kim unutabilir mesela. Pazartesi akşamki penaltıyı, eş-dost spor yazarları klavyelerinde tuşlamasalar bile görmezden gelecek miyiz ya da. Türkalp, dünya iyisi, son derece görgülü, kendini çok iyi yetiştirmiş bir insan. Ancak iyi niyeti, sahadaki işlevini yerine getirmesine yetmiyor. Tıpkı, Umut Bulut ve Teofilo Gutierrez gibi. Onlar da gol ayağı gerekli bir takımın işlevselliği zayıf ögeleri. İyi niyetli olmaları, son dakikada gol bulmaları çok önemli değil. Maçı çoktan koparıp tartışma ortamına zemin bırakmamaları lazımdı. Tıpkı, Saraçoğlu'nda ikinci golü atamayıp oyunun çirkinleşmesine bilmeden zemin hazırlayan, iyi niyetli Daniel Guiza gibi.

TRABZONLU BİLE UTANDI
Tam bir saat süper futbol oynayan Trabzonspor, 3.5 maç sonra gol bulup öne de geçmesine rağmen hak etmediği neşesiz bir galibiyet aldı. Önce golleri kaçırıp skorun rahatlamasını sağlayamayan ayakları, sonra da hakem sayesinde. Resmen utandı Trabzonsporlu oyuncular, o penaltı verilmeyince. Trabzon'un harbi futbol anlayışına ters bir devam kararı sonrası, sahada şaşkın, mahcup dolaştılar son yarım saat. Oysa o penaltı gol olsa bile yeniden başlayıp, galibiyete ulaşabilirdi ev sahibi. Herkes görevini yapacak dostlar. Golcü yakaladığını atacak, o silah patlayacak; hakem gördüğünü verecek, o düdük çalınacak. Yapamayan, işlevini yerine getiremeyen de yerini başkasına bırakacak. Gelişmenin sırrı buradadır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor