Hagi ve Tugay'la

Fikirlerini hiç değiştirmeyen kimseler, gerçekten çok, kendilerini sevenlerdir." Bu satırları ben söylemedim. Fransızların ünlü dememe yazarlarından biri olan ve "Ahlak" üzerine eserleri bulunan Joseph Joubert söylemiş. Bu sözleri herhalde, bir kişi hariç herkes biliyordur. Bilmeyen tek kişi ise görevine son verilen Galatasaray'ın Hollandalı teknik direktörü Rijkaard olsa gerek. Dünyaca ünlü hocamız, "İnadım inat" dedi, bazı isimleri yedeğe çekti, bazılarını ters tarafta oynattı. Hiç kimseyi dinlemedi ve bu yüzden uçup giden puanların sorumlusu oldu. Ama ne oldu? Hagi ile Tugay geldi, onun harcadığı adamları takıma koydu ve onlar da görevlerini yaptı. Maç kadrosu açıklandığında Galatasaray cephesi 4 şiddetinde hafif bir deprem geçirdi.

İkinci yarıda roller değişti
Santrfor oynama görevi Pino'ya verilmişti. Elano sağda, Ayhan da solda oynuyordu. Orta saha ise Mustafa Sarp ve Misimovic'e teslim edilmişti. Bu tertip ve oyun anlayışı içinde ilk devre de Galatasaray, Fenerbahçe'den iyi oynadı. Bu devre de en çok merak edilen iki kişiden Elano, Brezilya Milli Takımı'nda ki gibi başarılı idi. Pino ise biraz şanslı olsa, çizgiden Gökhan'ın çıkardığı top dahil iki golün sahibi olacaktı. Ama şansları buna izin vermedi. İlk yarıda Fenerbahçe kendi kendini korkutmasının cezasını az kalsın ödeyecekti. Bu korku içinde dikkatli ama güvenliği ön plana çıkarıp oynadı ve çok zaman sahayı rakibine bıraktı. İkinci yarıda roller değişti. Bu defa Galatasaray dikkatli oynamaya başladı. Fenerbahçe ise saldıran taraf oldu. Hatta Niang iki pozisyonun birini kesinlikle gol yapabilirdi. İkinci yarı da heyecan, mücadele vardı. Ne de olsa bir derbi maçıydı bu. Ama bu maçın berabere bitmesine sevinenler mutlaka Galatasaraylılardı. Ne de olsa Fener maçından sonra mahcup olmadan sokaklarda dolaşacaklardı.